TRAKYA ÜNİVERSİTESİ’NDE “ERMENİ İDDİALARI VE GERÇEKLER” KONUŞULDU

 

Trakya Üniversitesinde Tarih Okulu Öğrenci Topluluğu tarafından Sözde Ermeni soykırım iddialarının bilimsel ispatlarla çürütüldüğü “Ermeni İddiaları ve Gerçekler Konferansı” düzenlendi. Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sanat Eğitim ve Gösteri Merkezi’nde düzenlenen konferansa İstanbul Aydın Üniversitesi Tarih Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay konuşmacı olarak katıldı. Akademisyenliği, siyasetçiliği, sivil toplum çalışmaları ve Türkçü kimliğinin yanı sıra Türk Milliyetçiliği, Türkiye Tarihi ve meseleleriyle yakından ilgilenen, Genel Türk Tarihi ve Yakın Dönem Türk Tarihi gibi konularda araştırma ve incelemeleriyle tanınan Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, konferansta Sözde Ermeni soykırım iddialarına ve gerçeklere tarihi veriler ışığında açıklık getirdi ve katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, her yılın Nisan ayında Türkler’in Ermeni soykırımı yaptığına ilişkin iddiaların gündeme geldiğini ifade ederek bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Türk Tarih Kurumu Aslî, Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği (TÜDEV) Vakfı Kurucu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde de bulunan Prof. Dr. Çay, Ermeni İddiaları ve Gerçekler Konferansı’yla sözde soykırım iddialarına belgeleriyle açıklık getirdi. Yoğun katılımın olduğu konferansta konuşan Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, sözde soykırım iddialarının yalan olduğunun belgeleri ile ortaya çıktığını belirterek Ermeni Meselesinin dış mihrakların bir oyunu ve planlı bir propagandası olduğunu savundu. Ermeni İddialarının asılsız olduğunu ve iddialara itibar edilmemesini söyleyen Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay “Günümüzde esasen lüzumsuz şekilde gündemi meşgul eden konulardan birisi olan Ermeni Meselesi, özellikle Avrupa ülkelerinde ve ABD’de etkili olan propaganda güçleri ile tedhiş eylemlerinin göz ardı edilmesini sağlamışlardır. Batılı ülkelerin hoş görüsünü istismar eden Ermeniler, Türklere karşı geçmişte giriştikleri kanlı eylemlerinin ardından tamamen yalana dayalı propagandaları ile dünya kamuoyunda hem suçlu hem güçlü misali kendilerine haklı bir pozisyon yaratmak arzusundadır. Özellikle ortaya attıkları asılsız iddia, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türklerin bir buçuk milyon Ermeni’yi katlettiği şeklinde olanıdır. Bu Ermeni iddiası, Türklerin durup dururken vatandaşları Ermenileri katlettikleri, ‘Tehcir Kanunu’ ile yüz binlercesinin ölümüne sebebiyet verdikleri şeklinde ortaya atılmakta, Ermenilerin bu olaylardaki payları göz ardı edilmekte ve verilen istatistikî bilgilerin hiçbir ciddi dayanağı bulunmamaktadır.” şeklinde konuştu.

Sözde soykırım iddiaları karşısında Türk halkının gönüllerinin ve vicdanlarının rahat olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay “Birçok bilim adamının objektif şekilde yaptıkları incelemeler geç de olsa tarihi gerçekleri ortaya çıkarmakta ve Ermenilerin öyle sanıldığı gibi ‘masum’ olmadıklarını ispatlamaktadır. On birinci yüzyıldan itibaren Türklerle bir arada yaşamaya başlayan ve Türk devletlerinin sadık bir tebaası olarak varlıklarını sürdüren Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin Millet Sistemi politikası içinde dünyanın hiçbir devletinde bulamayacakları hak ve imtiyazlar elde etmişler ve Osmanlı politik literatüründe Millet-i Sadıka olarak zikredilmişlerdir. Diğer yandan Türk liderlerinin hoşgörüsü ve Ermenilere karşı duyulan itimat birçok Ermeni münevverinin devletin önemli görevlerine atanmalarına ve orada hizmet vermelerine de imkân sağlamıştır. Bu şekilde 900 yıla yakın bir zaman içerisinde dostça kardeşçe bir arada yaşayan iki toplum nasıl olmuş da yüzyılımızın başlarında birbirini yok edecek hâle gelebilmiştir? İşte Ermeni propagandistlerinin cevaplandıramadıkları soru budur.” dedi.

Yapılan ilmi araştırmalar sonunda ortaya çıkan tarihî gerçeklerin suni olarak yaratılan “Ermeni Meselesi’nin gerçek suçlularının Ermeni Tedhiş Örgütleri olduğunu ispatladığını vurgulayan Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay “Özellikle 1876-1918 yılları arasında cereyan eden kanlı olayların tek ve gerçek müsebbiplerinin 1887 yılında kurulan Hınçak ve 1890 yılında kurulan Taşnak Ermeni komitalarının olduğu bugün açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu tedhiş grupları Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok bölgesinde Türkleri tahrik eden caniyane olayları sahneye koymuşlar ve Türklerin misillemeye geçmelerini sağlamak istemişlerdir. Böylece ortaya çıkacak Türk-Ermeni çatışmasında ise zaten Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye etmeyi ve paylaşmayı düşünen Avrupalı büyük devletlerin müdahalesini çabuklaştırmayı planlamışlardı. Ancak Türk idarecilerinin basireti ve özellikle Türk milletinin komşuları Ermenilerle olan yüzyıllara dayanan dostlukları, bu tahriklere kapılmalarını önlemişti.” ifadelerini kullandı.

1915 yılına gelindiğinde Ermeni Meselesi’nin daha değişik bir mahiyet aldığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, Osmanlı’ya ve Türklere karşı gerçekleştirilen saldırıların giderek menfilik kazandığını belirterek adeta devlete karşı ihanete dönüştüğünün altını çizdi. Prof. Dr. Çay, konuya ilişkin şunları söyledi: “Ermeni olayları Osmanlı Devleti için artık yalnızca bir tedhiş hareketi olmaktan çıkmış, tamamen bir devlete ihanet şekline dönüşmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın zor şartları içinde, Doğu Cephesi’nden ilerleyen istilacı Rus orduları ile iş birliği yapan Ermeni çeteleri, işgal ettikleri bölgelerde Türk halkına akla hayale gelmedik işkenceler uygulamışlar ve toplu katliamlar yapmışlardır. Günümüzde dahi Ermeni vahşeti sonunda öldürülen Türklerin topluca gömüldükleri mezarların ortaya çıkarılması ve bu katliamların görgü şahitlerinin yaşamakta oluşu, 1915 olaylarında gerçek suçluların Ermeni çetelerinin olduğunu ispatlayacak en önemli delillerdir. Bu tarihlerde meydana gelen Ermeni vahşeti istilacı Rus subaylarını dahi isyan ettirecek hâle gelmişti. Bu hususlar Yarbay Twerdo Khlebof, Yüzbaşı Ivan Gokilaviç, Askeri Dr. Khdaha ve birçok Rus subaylarının istihbarat notlarında ve raporlarında açıkça belirtilmiştir. Çeşitli kaynaklarca doğrulanan bu Ermeni vahşeti karşısında Doğu Anadolu’da 700.000’in üzerinde Türk, Batı Anadolu’ya göç etmiş, bir o kadarı da Ermenilerce katledilmiştir. Hatta savaşın ilk yıllarında Türklerin çoğunlukta bulunduğu Erivan Bölgesi’nden 1918 ortalarına doğru 300.000 Türk, Azerbaycan’a ve 100.000 Türk de Kars ve çevresine sığınmak zorunda kalmıştır.”
Ermeni Tehciri konusunda da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, Ermenilerin Anadolu’dan tehcir edilmesinin hiçbir şekilde bir soykırım ve katliam hareketi olmadığını ve bu süreçte Türk yetkililerin tehcirle ilgili alınabilecek tüm tedbirleri uygulamaya koyduğunu ifade etti. Tehcir uygulamasının devletin güvenliği ve bekası tarafından şart olduğunu dile getiren Prof. Dr. Çay, bu konunun fanatik Ermeni çevrelerince yıllardır istismar konusu edilen tek mesele olduğu görüşünü şu sözlerle dile getirdi: “Ermenilerin sebebiyet verdikleri bu ihanet ve katliamlar, Türk Hükümeti’nin savaş bölgesindeki halkın Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya tehciri ile ilgili uygulamayı kabul etmesine sebep oldu. Ermenilerce istismar edilen bu Tehcir Kanunu, gene birçok tarihi belgenin ispatladığı gibi Ermenilerin zarar görmemesini sağlayacak birçok tedbirin alınması ile uygulanmaya konulmuştur. O günün şartlarını daha iyi gözler önüne getirebilmek için felâketle sonuçlanan Sarıkamış Harekatı’nı hatırlamak kâfidir. Bilindiği gibi sırf kışlık donatımın zamanında yetişememesi sebebiyle 80.000’den fazla askerin soğuktan donarak şehit olduğu bu dönemde, Türk yetkilileri tehcirle ilgili olarak alınabilecek bütün tedbirleri uygulamaya koymuşlardır. Ayrıca Mondros Mütarekesi sonrasında birçok Türk yetkilisini Malta’ya süren ve bu tehcirle ilgili olarak soruşturma açan İngilizler, en sonunda gerçeği kabul ederek Ermeni iddialarının tamamen yalana dayalı olduğunu kabul etmek durumunda kalmışlardır. Yine bu hususta General Harbord’un ve Amiral Bristol’un raporlarını da hatırlatmak isteriz. Bugün de sürdürülen Ermeni propagandasının en önemli malzemesini teşkil eden tehcir olayında bir buçuk milyon Ermeni’nin öldürüldüğü konusu da tamamen hayal mahsulüdür. Ayrıca bilinen bir gerçek daha vardır ki o yıllarda Balkanlardan Basra Körfezi’ne ve Arap Yarımadası’na kadar uzanan imparatorluk topraklarındaki Ermeni nüfusu bir milyon civarındadır. Justin McCarthy eserinde Ermenilerin nüfus konusundaki iddialarının tamamen dayanaktan yoksun olduğu vurgulanmış bulunmaktadır.”

Batı dünyasını Türklere karşı kışkırtmak için emperyalist politikaları gereği yazdırılan kitaplar, broşürler ve propaganda malzemelerinin kullanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Abdulhâluk Mehmet Çay, emperyalist devletlerin bir oyuncağı olarak ortaya çıkan Ermeni çetelerin kendilerini de Ermeni toplumunu da felakete sürüklediğini, aynı yalanlara sarılan günümüzdeki Ermeni ve Batılı siyasilerin de aynı akıbeti yaşayacaklarını belirterek sözlerini noktaladı.

Trakya Üniversitesi Tarih Okulu Topluluğu öncülüğünde gerçekleşen konferansa, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlker Alp, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Çan, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Nurten Çetin’in yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.