Soner Duman Yazdı: Hayatın Anlamı ve Amacı

Hayatın Anlamı ve Amacı
Hani bazı geceler bir anda uykudan uyanırsınız ve sonrasında bir türlü uyku tutmaz ya işte bu gece öyle oldu. Geceleyin su içmek için kalktım, sonrasında bir türlü uyku tutmadı. Baktım ki uyuyamıyorum, fazla zorlamayım diye düşündüm ve bilgisayarımın başına geçtim. Sonrasında kendimi bu yazıyı yazarken buldum. “Demek ki benim bu yazıyı yazmaya ihtiyacım vardı” diye düşündüm. Belki birilerinin de okumaya ihtiyacı olur. Kim bilir belki de bu uykusuzluğun hikmeti budur!

Bu hayatta her şeyi yerli yerine oturtabilmek için iki konuda bilgi sahibi olmak gerekir:

Bunların birincisi genel olarak niçin yaşadığımıza ilişkin bilgidir. İkincisi ise bu hayatta karşılaştığımız tek tek olayların ne anlama geldiği, nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin bilgidir.

“Biz niye varız, hayatın amacı ne, öldükten sonra ne olacak” gibi genel nitelikli sorularımız “niçin yaşadığımız” konusu ile ilgilidir. Bu genel bilgiye sahip olmamak anlam ve amaçtan yoksun olmak demektir. Bu şekilde yaşanan bir hayat boşa tüketilmiş nefeslerin toplamından ibarettir.

İnsanların kimileri varlıklarının bir amacı olmadığına inanırlar. Hatta varlığa bir anlam ve amaç yüklemenin insan zihninin bir yanılgısı olduğunu, hayatta tek gerçekliğin amaç değil bizatihi hayatın kendisi olduğunu ileri sürerler. Bu görüştekilerin temel felsefesi şudur: “Hayatın bir anlamı ve amacı yok, hayata bir amaç tayin etmek için ömrünü boşa tüketeceğine yaşamana bak.”

Kimileri ise hayatın bir amacının bulunmadığı fikrini benimsememekle birlikte bu amacın ne olduğunu ya aramazlar ya da doğru yerde aramadıkları için bulamazlar. Böyle bir amaç varsa bile bunun bilinemeyeceğini ileri sürenler de vardır.

Hayatı yaratan ve ona bir amaç belirleyen Rabbimiz, hayatın bir amacı olmadığına inananların düşünce tarzını şu şekilde ortaya koymuştur: “Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.” (el-Câsiye 45/24)

Bu zihniyette olanlara karşı şu yakıcı soruyu sorar âlemlerin Rabbi: “Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn 23/115)

İnsan için hayatın anlam ve amacı, bütün varlık âleminin ister istemez boyun eğdiği âlemlerin Rabbine, kendi isteğimizle boyun eğerek kulluk etmektir. Bu amacı Rabbimiz “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (ez-Zâriyat 51/56) diye belirtir. Güneşin, ayın, dağların, denizlerin, çiçeklerin, böceklerin zorunlu olarak yaptığı kulluk bizim için bir sınav kılınmıştır. Kendi iradesi ile âlemlerin Rabbine kulluk edenler en güzel davranışta bulunmuş olanlardır. Bunu yapmayanlar ise hayatını heba etmiş, boşa geçirmiş kimselerdir. Hayatlarımız ve ölümlerimiz işte bu sınavımızın başlangıç ve bitiş noktalarıdır. “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (el-Mülk 67/2)

Hayatlarımızda her şeyi yerli yerine oturtabilmek için bu genel nitelikli anlam ve amaç bilgisi yanında bir de yaşarken karşılaştığımız tek tek olayların ardındaki anlam ve amacı da keşfetmek gerekir. Varlık ve darlık, sağlık ve hastalık, korku ve ümit, başarı ve başarısızlık… Tüm bunlar hangi sebep ve sonuçlara bağlanmıştır? Nasıl gerçekleşir? Bunları bilmediğimiz taktirde kafamızda genel çerçeve olsa bile duruma uygun değerlendirme yapmakta zorlanırız. Genel amacı bilmek ormanı bilmek gibidir. Tek tek olayların anlamını bilmek ise ormandaki ağaçları tanımak gibidir. Ormana ilişkin genel bilgi ayrı, tek tek ormandaki ağaçlara, otlara, bitkilere ilişkin genel bilgi ayrıdır. Bir şehre ilişkin genel bilgi ayrıdır, o şehrin ilçelerine, semtlerine, sokaklarına ilişkin bilgi ayrıdır.

Rabbimizin kitabı olan Kur’an ve elçisi olan Allah Resûlü (s.a.v.) bize hayatlarımızda yaşadığımız tek tek olayların sebep ve sonuçlarını, anlam ve amaçlarını da öğretir. Böylece “ne yaparsam ne ile karşılaşırım”, “bir insan şöyle bir durumla niçin karşılaşır, öyle bir durumla karşılaştığında ne yapmalıdır” soruları cevaplarını bulmuş olur. “İnsanın rızkı niçin bol veya dar olur?”, “insan zengin ya da fakir düştüğünde nasıl davranmalıdır?”, “sağlığı ile sınanan insan ne yapmalıdır?”, “ölüm nedir, ölüm olayını nasıl anlamak ve algılamak gerekir?”, “iyi insanların ve kötü insanların özellikleri nelerdir?”, “insanlarla ilişkilerimde nelere dikkat etmem gerekir?” gibi sorular, tek tek hayat olaylarına ilişkin sorulardır. Genel anlam ve amacı nasıl ki yalnızca âlemlerin Rabbi olan Allah bize bildirmedikçe kavrayamazsak aynı şekilde tek tek olayları nasıl algılayacağımız, bu olaylara karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağımızı, nasıl bir tepki vereceğimizi de ancak bize âlemlerin Rabbi olan Allah ve onun kutlu elçisi bildirebilir.

Bugün insanlık âilesinin büyük bir kısmı hayatın genel anlam ve amacını ya inkâr ya da ihmal ediyor, anlamsız ve amaçsız bir hayat yaşıyor. Bu âile içinde İslam ümmeti ise her ne kadar genel anlam ve amaç bilgisine sahip olsa da hayatın tek tek olaylarını nasıl anlayacağı ve anlamlandıracağı, nasıl bir yol tutup tavır belirleyeceği konusunda ya bilgisiz ya da ilgisiz durumdalar.

Bugün insanlığa karşı hayatın anlam ve amacını öğretme sorumluluğumuz bulunduğu gibi aynı imanı paylaştığımız mümin kardeşlerimize karşı da olaylar karşısında İslamî duruş, tutum ve tavrın nasıl belirlenmesi gerektiğini hatırlatma sorumluluğumuz bulunuyor. Birincisi tebliğ sorumluluğu, ikincisi ise iyiliği emredip kötülüğü yasaklama (emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker) sorumluluğu. Bu hayatta kurtuluşa erecek olanlar sorumluluğunun bilincinde olup bunun gereğini yerine getirenlerdir. Bunu yapmayanlar ise asra andolsun ki hüsrandadırlar!

Rabbimiz bizleri hayatın anlam ve amacını kavrayan, hayat olaylarını nasıl anlamamız ve bu olaylara nasıl tepki vermemiz gerektiğini bilen, bunları başkalarına da anlatan sorumluluk bilincine sahip kullarından eylesin. Bizleri niçin yaşadığını bilmeyen, karşılaştığı olaylar karşısında nasıl tavır belirleyeceğinden gâfil olan kullarından eylemesin.

Kaynak: Soner Duman/15 Şevval 1445 – 24 Nisan 2024 Çarşamba

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.