Soner Duman Yazdı: Gel de Hayran Olma!

GEL DE HAYRAN OLMA!

Allah Resûlü’nün (s.a.v.) kriz yönetimine hayran olmamak mümkün değil. (Daha önce bu konuya dair pek çok yazı yazmıştım). Şimdi sıradan gibi görünen bir olay üzerinde Allah Resûlü’nün muhteşem ahlakının yansımalarına kısa bir bakış yapalım:

Sahabeden Râfiʻ b. Amr anlatıyor:

“Ben küçükken ensarın hurma ağaçlarına taş atarak hurma düşürürdüm. Bir gün beni yakalayıp Allah Resûlü’nün yanına götürdüler ve ‘bu çocuk sürekli ağaçlarımızı taşlıyor’ dediler. Allah Resûlü bana ‘evladım niçin ağaçları taşlıyorsun?’ diye sordu. Ben “[hurmaları düşürerek] yemek için” dedim. Bana şöyle dedi: “Ağaçları taşlama. Ağaçların altlarına düşen hurmaları ye”. Sonra başımı okşadı ve “Allah’ım, onun karnını doyur” diye dua etti. (Ebû Davud, Cihad, 92; İbn Mâce, Ticârât, 67)

Bu hadis üzerine o kadar çok şey söylenebilir ki… Ben kendimce en önemli gördüğüm hususlara temas edeceğim:

1. Bir kimsenin davranışlarında yanlış olan bir husus bulunduğunda öncelikle bu davranışın altında yatan sebebi anlamaya çalışmak gerekir. Allah Resûlü de bu olayda çocuğun yanlış davranışının altında yatan sebebi soruyor. Bu mesele son derece önemli. Çoğu zaman günlük hayatta bize yanlış gelen, bizi sinir eden, çileden çıkaran bir olayın sebebini öğrenme gereği duymuyoruz. Oysa sebebini bilmiş olsak belki tavır ve davranışımız çok farklı olabilir.

Geçenlerde bir yerlerde okumuştum. Bir tramvayda adamın yanında iki ufak çocuk var, çocuklar hiçbir şekilde uslu durmuyorlar, bağırıp çağırıyorlar, etraftakileri rahatsız ediyorlar. Olayı aktaran kişi sinir küpü olduğunu söylüyor. Tam bu esnada adam, “kusura bakmayın, annesinin mezarından geliyoruz, biraz huysuzlandılar” deyince insanlar beyninden vurulmuşa dönüyorlar. Biraz önce çocuklara öfkeyle bakan suratlar bir anda acıma hissiyle doluyor.

Sebebini bilsek farklı düşüneceğimiz nice olayda sebebini öğrenme gereği duymadan acele karar verebiliyoruz. Hz. Musa ile Hızır kıssası da aslında buna örnek teşkil eder.

2. Allah Resûlü çocuğun yanlış davranışı olduğunu gördüğünde ona kızmıyor, bağırmıyor. Bu yanlış davranışını tekrarlamamasını söylüyor. Ancak sadece bununla yetinmeyip çocuğa ihtiyacını giderecek meşru yolu da söylüyor.

Dinin bütün hükümlerinde bu mantık var. Bir şeyi yasakladığında mutlaka o konuda alternatif öneriyor, meseleyi çözümsüz bırakmıyor. Bu yaklaşım tarzında başta ana-babalar ve eğitimciler olmak üzere bütün insanların alacağı dersler var. Bizler bazen çocuklarımıza, öğrencilerimize, bize fetva soranlara bir şeyin yasak olduğunu, yapılamayacağını söylemekle yetiniyoruz. Ancak ortada bir ihtiyaç söz konusu olduğunda “bunu yapamazsın” demek çözüm değil, o ihtiyacın hangi meşru yolla giderilebileceğini de göstermemiz gerekir. Bunu yapmadığımız taktirde koyduğumuz kurallar, verdiğimiz öğütler, fetvalar bir işe yaramıyor.

3. Allah Resûlü çocuğa hitap ederken “oğulcuğum/evladım” diye hitap ediyor. Karşısındakine suçlu muamelesi yapmıyor. Onun başını okşuyor, ona şefkat ve merhametle muamele ediyor. Böylece kendisini o çocuk karşısında bir; “ceza veren”, “had bildiren”, “yaptırım uygulayan” olarak konumlandırmıyor. Onun iyiliğini isteyen, onun ihtiyacını önemseyen bir kimse olarak konumlandırıyor.

4. Nihâyet Allah Resûlü sadece çocukla muhatap olmakla yetinmiyor, aynı zamanda Rabbine bu çocuğu doyurması için dua ediyor. Çocuğa karşı hayırhah davrandığının bir göstergesi de bu. Ona beddua etmiyor, o çocuğun ıslah olmasında Allah’ın müdahalesini yok saymıyor. Bir yandan çocuğa yol gösteriyor, diğer yandan da Rabbine, o çocuğun ıslah olması için dua ediyor.

Günlük hayatımızda en yakınlarımızdan başlayarak yaşadığımız sorunlarda Allah Resûlü’nün (s.a.v.) örnekliğine ne kadar da muhtacız! Çoğu zaman anlayıp dinlemeden karar vermemiz, karşımızdaki kişi yanlış yaptığında ona bütün öfkemizi boca etmemiz, bir yasak koyarken alternatif belirtmememiz, karşımızdakinin hayrını ve iyiliğini istediğimizi ona hissettirmememiz yaşadığımız olumsuzlukları kimi zaman çözümü imkânsız krizlere dönüştürebiliyor.

Bana göre Allah Resûlü’nün peygamberliğini en güzel ispat eden husus onun güzel ahlakı. Onun hayatını incelediğinizde “keşke şunu yapmasaydı”, “keşke şöyle olsaydı” diyebileceğiniz bir yönü yok. Ona baktığınızda söyleyebileceğiniz yegâne şey “keşke ben de onu örnek alabilsem” oluyor. Rabbimizin onun hakkında ne buyuruyordu? “Biz seni başka şey için değil ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya 21/107). “Muhakkak ki sen üstün bir ahlak üzeresin” (Kalem 68/4).

Rabbimiz bizlere insanlar içerisinde en çok onu sevmeyi, onun yüce ahlakını örnek almayı, hayata onun baktığı yerden bakmayı nasip eylesin. Bizleri onun ahlakını örnek almayan nasipsizlerden eylemesin.

Kaynak: Soner Duman/3 Şevval 1445 – 12 Nisan 2024/Cuma

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.