Sadettin Bayram Yazdı: Küresel Isınma ve Büyük Gafletlerimiz

Elli iki yıllık mutlu bir evlilikten sonra Ankara’da duramaz oldum. O geniş caddeler dar geldi. Köyüme geldim, kendimi dağlara vurdum. Efkârımı dağıtmak istedim. Bu arada tarihçi gençlerle tanıştım, Bilecik’in, Eskişehir’in birçok köyünü dolaştık. Kütahya, İzmit, Bursa, Edirne gibi illerde birçok Osmanlı mezarı ve türbeler gördüm. Namık Kemal’in ve Süleyman Paşa’nın kabirlerini ziyaret ettim. Kuruluş döneminde ilk fethedilen Kulaca Hisar, Karaca Hisar’dan Rumeli’de ilk fethedilen Çimpe Kalesine kadar uzandım. Bunları övünmek için anlatmıyorum. Tarihi severim ama mevzu etmek istediğim tarih değildir. Gezdiğim yerlerde birçok göl, göletler, ırmak, pek çok sayıda çeşmeler ve çaylar gördüm. Bütün bu gördüklerim beni derin bir düşünceye sevk etti.
40-50-60 sene öncesinden bu yana su kaynaklarında devamlı surette su azalmasını müşahede ettim. Her şeyi çıplak gözle anlamak mümkün. Bilhassa çocukluğumda çobanlık yaptığımdan dağlardaki su kaynaklarımızı ve çeşmelerimizin durumunu çok iyi biliyorum. Maalesef aleyhde olmak üzere istikrarlı bir şekilde su kaynaklarımızda azalma var. Bu durum hayra alamet değil.
Köyümüzde 70 tonluk su deposu vardı. Israrla üzerinde durduk ikinci bir 80 tonluk depo yapıldı. Sorunu depoda zannediyorduk. Kesinlikle bilinçsizce su kullanımına rağmen artık ortaya çıktı ki sularımız yetersiz. Köyümde evlere ve ahırlara sayaç takma mecburiyeti getirilmelidir.
Bilmiyorum ama yeraltı su kaynakları da tehlike sinyali veriyor. Bölgedeki fabrikaların sondajları ( izinli mi acaba) yer altı kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Karasu eskiden akıp giderdi, şimdi birçok yerleşim ve işyeri bu suyu kullanıyor. Karasu kaynağı da artık kifayetsiz hale geldi. Güzel manzaralarıyla övündüğümüz göletlerimizin hali hazin. Tabiatın inlemelerine kulak veriyorum, verdiği mesaj hiç de hoş değil. Fabrika bacalarının çevreyi olumsuz etkilemesi işin cabası. Hele filtrelerin göstermelik kalması çevredeki her şeyi olumsuz etkiliyor. Kimyasal tarım ilaçları ve gübreler doğallığı öldürdü, ürünlerin tadı kaçtı. Sanki bir çok ürün plastik gibi. Aslında süte su katılması bu faciaların yanında masum kaldı. Tarım alanlarının hırsla ve bilinçsizce betonlaştırılmasını da hesaba katmak zorundayız.
İnsanlar kıyametini kendi elleriyle hazırlıyorlar. Bir gün affedersiniz idrarlarımızı rafine edip kullanmaya kalkarsak şaşmayalım. Toprak, hava ve su kutsalımızdır. Hayat kaynağımızdır. Kıymetini bilmek zorundayız. 2-3 nesil veya 100 yıl sonra bu mevzudaki halimiz nice olur, bilemiyorum. Küresel ısınmanın bir çok sebebini sayıyorlar. Ozon tabakası, karbon ve sera gazlarının salımı, hatta eksoz gazları vs. her ne ise bir çok olumsuzluk gün geçtikçe artıyor. Yağışlar da azaldı. Mevlâ’m insanlığın haline acıya.
Biz ne yapıyoruz? Vur patlasın, çal oynasın. İşimizi gücümüzü bıraktık bir birimizi gırlaklamakla meşgulüz. Hele siyasiler, iyice zıvanadan çıktılar.
Kusura bakmayın dostlar. Bu dertleşmeyi yapma zorundayız. Her fert üzerine düşeni yapmak zorunda… Kirletme ve tahrip etme konularında hassas olmak zorundayız vesselam.

Kaynak: Sadettin Bayram

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.