Prof. Dr. Salih AYNURAL Yazdı: AÇIK CEZAEVİ DOĞU TÜRKİSTAN-IV


Prof. Dr. Salih AYNURAL

Dini ve Milli Kültürü Yok Etme Çalışmaları

Çin, 1980’lerde azınlıklara karşı daha hoşgörülü bir politika uygulamaya başlamış, onlara ekonomik, sosyal ve kültürel bazı haklar tanımıştır. Ancak 1990’lardan sonra ılımlı politikaların yerini daha sert daha kısıtlayıcı politikalar almıştır. Doğu Türkistanlılar ile Çinliler arasındaki çekişmeleri ve huzursuzluğu, aynı zamanda Doğu Türkistan’ın gelecekte bağımsızlığı riskini ortadan kaldırma yolu olarak, Türklerin milli ve kültürel kimliklerini ve dini inançlarını zayıflatma ve yok etme politikasını uygulamaya koymuştur. Bu politikaların uygulamaya konulmasının gerekçesi olarak üç önemli sebep yaratılmıştır. İslami radikalizm, Bölücülük ve Uluslararası terör. Özellikle ABD’deki 11 Eylül olayları Çin için ele geçmez bir fırsat olmuştur. Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını isteyen, hak ve hukukunu savunan birçok teşkilat Çin tarafından terörist örgüt olarak kabul ettirilmiştir. Dolayısıyla Çin hükümeti, Doğu Türkistan’daki baskı ve şiddeti daha da artırmaya başlamıştır. İslam ülkelerinin ve ABD’nin, Çin’in bu baskı ve zulümlerine sessiz kalmaları, Çin’i daha da cesaretlendirmiştir. Çin hükümetinin baskı ve kısıtlamaları arttıkça, Doğu Türkistanlılardan tepkiler gelmeye başlamış, bu tepkiler, Çin tarafından bölücülük ve terör faaliyeti olarak dünyaya lanse edilmiştir.

Çin hükümetinin korktuğu en önemli şey, Doğu Türkistanlıların İslami değerlere sıkı sıkıya bağlı olmaları ve milli kimliklerini korumalarıdır. Dolayısıyla Çin, güçlü İslami geleneklere bağlılığı, İslami radikalizm adı altında baskı altına alarak, insanları İslam’dan uzaklaştırmaya gayret göstermektedir. Çinli yetkililer nazarında; namaz kılmak, oruç tutmak, kuran okumak, başörtü takmak, uzun sakal bırakmak, alkol kullanmamak vs. dini radikalizm olarak nitelendirilmektedir. Çinli yetkililer, Türkleri İslam’dan koparmaları halinde milli kimliklerinden de kolayca vazgeçireceklerini ve onları daha hızlı bir şekilde Çinlileştireceklerine inanmaktadır. Nitekim oruç tutmak, çalışma performansını düşürüyor gerekçesiyle öğrencilere ve kamuda çalışanlara yasaklanmıştır. Son birkaç yıldır da toplama kamplarına göndermenin ana nedenlerinden biri olmuştur. Yaşlı insanların dışında namaz kılmak, kuran okumak büyük bir risk taşımaktadır. Namaz kılan, kuran okuyan veya öğreten kişiler önce fişlenmekte ve ilk fırsatta toplama kamplarına gönderilmektedir.

Uzun zamandır camiler ve mescitler sistemli bir şekilde, Çinli yetkililerce yıktırılmakta ve kapatılmaktadır. İslam dinini yok etme adına bazı tarihi camiler de yıkımdan nasibini almaktadır. Nitekim Hoten şehrinde 1237 yılında yapıldığı tahmin edilen Kiraya Idgah Camii yıkılan tarihi camilerden birisidir. Mevcut camiler de son dönemlerde boşalmış durumdadır. İnsanlar korkudan camiye gidememektedir. Birçok kişi namazlarını gizlice eda etmektedir. Doğu Türkistanlı çocukların dini etkinliklere katılmaları, gerek evde gerekse herhangi bir yerde dini eğitim almaları, camiye gitmeleri tamamen yasaklanmıştır. Dini etkinliklere katılmak ateşle oynamak olarak nitelendirilmektedir. Çocukların bu tür etkinliklere katılmaması ve ateist olarak yetişmeleri için öğretmenler devreye sokulmaktadır.

Türk ve İslam kimliğini yok etme adına; toplama kampına veya cezaevine atılan anne ve babaların artta kalan çocukları, akrabalarının himayesine verilmeden yetimhanelere veya Çocuk Rehberlik Merkezlerine yerleştirilmekte ve buralarda çocuklar kendi kültür ve dini değerlerinden uzak Çin terbiyesi ile yetiştirilerek asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bu sebeple son birkaç yıl içerisinde yetimhane sayısında inanılmaz artışlar kaydedilmiştir. Nitekim sadece Kaşkar’ın bir bölgesinde 18 yeni yetimhane inşa edilmiştir.

İsteyen hacca gidememektedir. Çok az şanslı Müslüman, Komünist Partiye sadakatini taahhüt etmek ve boynuna kontrol amaçlı elektronik alet takmak suretiyle hacca gidebilmektedir. Yaşlı kadınlar haricinde tesettür yasaklanmıştır. Kırk beş yaşın altında olan kadınların başörtüsü takmaları da yasaklar arasındadır. Uzun sakal bırakmak mümkün değildir. İslami figürler taşımak men edilmiştir. Hatta Doğu Türkistan’da yaşayan Kazak Türklerinin, Kazakistan’a ait figür taşımaları, Kazakistan yazılı tişört giymeleri bile yasaklanmıştır. Restoran sahiplerinin içki ve sigara içilmez levhası asmalarına izin verilmemektedir. Çinli yetkililer helal ürünlere karşı da savaş açmıştır. Helal ürün yazılması ve satılmasına yasaklamalar getirilmektedir. Çocuklara bazı İslami isimlerin konulması, milli düğün törenleri, İslami cenaze törenleri de yasaklanmış durumdadır.

Doğu Türkistan’da Türkçe eğitim yapan okullar çeşitli bahanelerle kapatılmaktadır. Doğu Türkistanlı öğretmenler Çince testlere tabi tutulmakta bu testleri geçemeyen öğretmenler işten atılmaktadır. Kamu kuruluşlarında, toplu yerlerde Türkçe konuşmak sınırlandırılmıştır. Halk Çince konuşmaya zorlanmaktadır. Doğu Türkistanlılar son dönemlerde gerek kendi vatanlarında gerekse Çin’in başka eyaletlerinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Otellerin çoğunluğu Doğu Türkistanlıları yer yok bahanesiyle kabul etmemektedir. Uçak ve tren bileti almada sıkıntılar yaşanmaktadır.

Bir taraftan da ‘’akraba olmak’’, ‘’insanlara faydalı olmak’’ ve ‘’insanların kalplerini birbirine yakınlaştırmak’’, ‘’aile olmak’’ projesi adı altında Komünist Parti tarafından eğitilmiş bir milyondan fazla Çinli, Doğu Türkistan’a gönderilerek Doğu Türkistanlı ailelerin evlerinde kalmaya zorlanmaktadır. Bu misyoner kitle bir yandan çocuklara hediyeler vererek gönüllerini kazanmaya çalışırken bir yandan da Çince öğretmeye gayret göstermektedir. Aynı zamanda beyin yıkama faaliyetlerini devam ettirmektedir. Ama en önemlisi, ailelerin dini ve milli hassasiyetlerini tespit ve rapor etmeleridir. Bunların raporlarına göre insanlar toplama kamplarına gönderilmektedir.

Doğu Türkistanlıları milli ve dini kimliklerinden koparma çalışmalarından birisi de, Çinlilerle Türkler arasındaki evlilikleri teşvik etmektir. Özellikle Türk kızlarının Çinlilerle evlenmeleri büyük destek görmektedir. Nitekim bu türlü evliliklerde para, eğitim ve sağlık yardımları yapılmaktadır. Ancak zaman zaman tehdit ve baskı da devreye girmektedir. Bütün bu teşvik ve zorlamalara rağmen Doğu Türkistanlı kızların kahir ekseriyeti Çinlilerle evlenmeyi kabul etmemektedir. Kırsal bölgelerde Çinli ve Doğu Türkistanlıların bir arada yaşayacakları yeni köyler ihdas edilmeye başlamıştır. Bu şekilde Türklerin daha kolay asimile olacaklarına inanılmaktadır. Çin resmi haber kaynağına göre; 2018 yılının ilk üç ayında kırsal bölgelerde yaşayan 461 bin Doğu Türkistanlı ‘’Yoksullukla Mücadele Programı’’ adı altında başka bölgelere yerleştirilmiştir.

Bütün bu yasaklamalara, zulümlere, baskılara karşı gelen, milli ve dini kimliklerini korumaya gayret gösteren aydınlar da bir bir tutuklanmakta, uzun süreli cezalar almaktadır. Bunlardan birisi, söylediği birbirinden güzel halk şarkılarıyla dikkat çeken ve Türkiye’de de sevilen Abdurehim Heyit’tir. Heyit şu anda Çin zindanlarında haksız bir şekilde zulüm görmektedir. Tek suçu milli kültürüne sahip çıkmasıdır. Aynı şekilde, Çinlilerin haksızlık ve hukuksuzluklarını eleştiren ve bu haksızlık ve hukuksuzlukları dile getirip, yabancı gazetecilerle paylaşan Prof. Dr. İlham Tohti de ömür boyu hapse mahkum edilmiştir. Maalesef bu şekilde binlerce aydın, suçsuz yere Çin hapishanelerinde ömür tüketmektedir.

Devamı Gelecek..

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.