Mehmet Baş Yazdı: Ali Haydar Haksal: Edebiyatımızın Vakıf İnsanı
Ali Haydar Haksal: Edebiyatımızın Vakıf İnsanı
Ali Haydar Haksal, sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir dava adamı, bir fikir işçisi, bir vakıf insan. Hayatını edebiyatın ve düşüncenin hizmetine adamış, kalemiyle bir neslin zihninde derin izler bırakmış bir mütefekkir. O, kelimeleri birer yapı taşı gibi kullanarak, sadece metinler değil, aynı zamanda bir kültür ve düşünce atmosferi inşa eden bir isim. Öyküleriyle, romanlarıyla, denemeleriyle, köşe yazılarıyla, çıkardığı dergilerle ve yetiştirdiği genç kalemlerle Türk edebiyatına ve düşünce hayatına önemli katkılar sunmuş bir entelektüel.
Onun yazarlık serüveni, sadece bireysel bir yolculuk değil, aynı zamanda bir mefkûre hareketi. Yazmak, Haksal için bir sanatsal etkinlikten çok daha fazlası. Yazı, insanın kendi varlığını, çevresini, zamanını ve mekânını anlama çabasıdır. Bu yüzden eserlerinde yalnızca bir hikâye anlatmaz; insanın iç dünyasına, toplumun dönüşümüne, kutsal olanla bağın zayıflamasına dair derin bir sorgulama yürütür. Özellikle modern şehir hayatının birey üzerindeki etkilerini, yalnızlık, yabancılaşma, kayboluş gibi temalar etrafında ele alırken, büyük anlatılar yerine küçük ama sarsıcı imgelerle okurunu düşünmeye sevk eder.
Bir Mektep Olarak Yedi İklim
1987 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Yedi İklim dergisi, onun edebiyat ve düşünce dünyasına yaptığı en büyük katkılardan biridir. Bu dergi, sadece bir yayın organı değil, aynı zamanda bir okul, bir mektep olmuştur. Yedi İklim, edebiyatı bir inşa faaliyeti olarak gören bir anlayışın taşıyıcısı olmuş, pek çok genç yazarın yetişmesine vesile olmuştur. Ali Haydar Haksal, burada yalnızca bir yayıncı veya editör olarak değil, aynı zamanda bir hoca gibi hareket etmiş, yazmaya hevesli olan gençlere yol göstermiş, onları titizlikle yetiştirmiştir.
Bu derginin hikâyesi aslında onun edebiyata olan inancının ve azminin de bir göstergesidir. 1987-1989 yılları arasında 24 sayı yayımlandıktan sonra yayın hayatına ara vermek zorunda kalmış, ancak Haksal ve arkadaşlarının edebiyata olan ısrarı sayesinde 1992’de yeniden çıkmaya başlamıştır. Bu tür bir istikrar, her yazarın gösterebileceği bir direnç değildir. Çünkü dergi çıkarmak, maddi ve manevi büyük fedakârlıklar gerektirir. Ama Haksal için mesele yalnızca bir dergi yayımlamak değil, bir düşünce ortamı kurmaktı. Nitekim bugün Yedi İklim, Türkiye’de edebiyat dergiciliğinin en önemli adreslerinden biri haline gelmişse, bu, onun inancının ve kararlılığının sonucudur.
Edebiyatta Israr, Hayatta İstikrar
Ali Haydar Haksal, edebiyata olan bağlılığını yalnızca bir meslek ya da hobi olarak değil, bir yaşam biçimi olarak benimsemiştir. O, edebiyatın bir kimlik olduğunu düşünen, kalemiyle düşüncelerini inşa eden bir isim. Birçok yazar zamanla edebiyattan uzaklaşır, farklı alanlara yönelir ya da şöhretin peşinden gider. Ancak Haksal, her zaman kendi çizgisinde yürümüş, edebiyatı ve düşünceyi terk etmemiştir. Onun hayatı, bir istikrar örneğidir.
Modern dünyanın savrukluğu, hızlı değişimleri, köksüzleşen insanı onun metinlerinde kendine yer bulur. Ancak o, sadece bir eleştirmen değildir; aynı zamanda bir öneri sunar, bir duruş gösterir. Kutsal olanın hayattan çekilmesi, bireyin yalnızlaşması, kentleşmenin insanı yabancılaştırması gibi konular onun edebiyatının temel meseleleridir. Ancak bunları işlerken asla karamsar bir anlatıya düşmez. Onun metinlerinde her zaman bir umut, bir çıkış yolu vardır. Çünkü onun kalemi sadece sorunları göstermek için değil, çözümü işaret etmek için de vardır.
Edebiyatındaki bu ısrar, onun hayattaki istikrarıyla da örtüşür. O, şöhretin ve popülerliğin peşinde değil, anlamın ve hakikatin peşindedir. Mütevazı bir yaşam sürer, gösterişten uzak durur. Yazdıklarıyla, düşündükleriyle, kurduğu dostluklarla bir ekol olmayı başarır. Onun hayatı, “kalıcı olanın peşinden gitmek” üzerine kurulu gibidir.
Edebiyatın Dervişi
Haksal, bir yazar olmaktan öte, edebiyatın dervişi gibidir. Kelimeleri birer tespih tanesi gibi çeker, her cümlesi bir zikir gibi yankılanır. Metinlerinde olayların gösterişine değil, anların derinliğine odaklanır. Bir bakışı, bir sokak köşesini, bir sessizliği hikâyeye dönüştürür. Onun öyküleri büyük olaylarla değil, küçük imgelerle kurulur. Bir ayakkabı, bir sokak lambası, bir kapı aralığı, bir gölge onun öykülerinde koca bir dünyayı anlatır. Çünkü o, hayatın büyüsünün ayrıntılarda gizli olduğuna inanır.
Bu yönüyle onun hikâyeciliği, varoluşçu bir damara sahiptir. Ancak bu varoluşçuluk, batı edebiyatındaki gibi umutsuzluk içinde kaybolmuş bir bireyin çığlığı değildir. Onun metinlerinde, insanın içsel yolculuğu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Belki de onu farklı kılan en önemli özellik budur: O, edebiyatı bir umutsuzluk çukuru olarak değil, bir anlam arayışı olarak görür.
Bir Neslin Rehberi
Ali Haydar Haksal’ın eserleri, onun düşünsel mirasının en önemli taşıyıcılarıdır. Öykü, roman, deneme, inceleme, monografi gibi farklı türlerde yazdığı eserler, onun düşünce dünyasının derinliğini gösterir. Ancak onun asıl etkisi, yazılarının ötesine geçerek, bir neslin zihnine dokunmasında yatıyor. Yazdığı metinler, genç yazarlar için sadece edebi bir ilham değil, aynı zamanda bir ahlaki duruş da sunuyor.
Bugün hâlâ üretmeye, yazmaya, düşünmeye devam eden Ali Haydar Haksal, çağının tanığı olmayı sürdürüyor. Onun kalemi, geçmişten aldığı mirası geleceğe taşıyan bir köprü. Ve belki de en önemlisi, onun yazıları bize hâlâ şu soruyu sorduruyor: “İnsan, bu dünyada neyin peşinden gitmeli?”
Ali Haydar Haksal, bu sorunun cevabını kelimelerle arayanlardan. Ve bu yüzden, o kelimeler yaşamaya, yaşamı anlatmaya devam edecek.
Kaynak: Mehmet Baş
- Edirne’de Zabıtadan Dilencilere ve İşgallere Operasyon - Nisan 11, 2025
- “Selimiye’nin Yıkılmasını Bulgar Arkeolog Engelledi” - Nisan 10, 2025
- Deniz Polislerinin Meriç Nehri’ndeki Gösterisi Hayran Bıraktı - Nisan 10, 2025