Mehmet Ali Abakay Yazdı: SANAT SOKAĞA DÜŞER Mİ?

Kimi zaman durup düşünür, insan. Bir şey ele, ayağa düşünce kıymet û değerini korur mu veya taşır mı?

“Sokak Çocukları” oldum- olası çocukları aşağılamanın, istismar etmenin bir ifadesi olarak görünür, bana.

Sokağa düşen çocuk ise, O çocuğu sahiplenmesi gerekenler kim olmalı?

Çocuğu leylekler getirmediğine göre, annesi ve babası yanında bu çocuğun bulunamama sebebi ya da sebepleri nelerdir?

Sokak köpeği, sokak kedisi misali, sokağa düşen her şey, bir nev’î sahipsizlik taşır, özünde.

Kalkıp Sokak Kızı İrma’dan bahsedip size malûmatfurûşluk yapmayalım, bu arada.

Bizim ne dediğimiz açık, net ve sarîh!..

Sanat, sokağa dü- şe- mez!..

San’at ve San’atkâr yerine sanat ve sanatçı.

Sanat, adeta hece olarak çok şey hatirlatır.

“Sa- nat” yerine ” San- at” !..

Neyi sanıyoruz ve neyi atıyoruz?

Sanat Sokağı, sanatın icrâ edildiği yer midir?

Bu isim verilmişse sanatın bir çok dalının icrâ edildiği yer olmalı!..

Koskoca bir sokak, siz ” Cadde” deyin, gündüz ortasında fenerle dolaşın, bir san’at mekânı ya da san’atkâr göremezsiniz.

Yeşilçam Sokağı’nda şimdi figüranlar kalmış mı, Merhûm Erol Taş’ın kahvehanesinde semaverde çay demlenir mi? Bilmiyorum, doğrusu.

Bizim Sanat Sokağı bir âlem…

Altı otopark, üstü karşılıklı cafe ve fastfood işletme cenneti.

Bizim Sanat Sokağı, arada bir gençlerin buluştuğu mekân.

****

– Kitabevi var mı?

_Yok!..

– Resim Galerisi ?

– Iııı!..

– Ressamın, Şairin, Yazarın ya da Gazetecinin oturup, sohbete daldığı belli bir alan yok mu?

– Cennetten bahsediyorsunuz, besbelli!..

– Burada el sanatı ürünleri satılır mı?

– Görmedim…

– Kitap adına bir iz ya da işaret yok mu?

– Kalp gözü açık Süleyman’ın Azim Kitapçısı adını verdiği kitap büfesi var. Görme Engelli bu idealist gencin büfesi de ikide bir soyulur, elli – altmış arasında kitabı çalınır.

– Bir gazete- dergi büfesi de yok mu?

– Vallahi, dün gezdim, hiç rastlamadım.

****

Cadde olan Sanat Sokağı’na alt – üst bakan ara sokaklar vardır.

Her bir sokağa bu şehre hizmeti geçen şairin, edebiyatçının, fikir adamının adı verilse ne iyi olurdu!..

Kuru yemişçi, “Cahit Sıtkı Leblebicisi” olmamalı.

Mona Rossa Kuaför ve Güzellik Salonu!..

Ahmed Arif Köftecisi!..

Ziya Gökalp Meyan Şerbeti!..

Şimdi yeri ve zamanı mı?

Adam daha bebe iken babasının vazifesi gereği şehirden ayrılmış, sonradan ünlü beyin doktoru olmuş.

Ismi biliniyor. Araştırma Hastahanesine verilmiş.

– İsmi neydi?

– M. Gazi Yaşargil…

– M, nedir? Kullanılmıyor.

– Ya Mehmet ya Mahmut… İsmi veren nereden bilsin, kardeşim.

– Bak, “Gaffar Okan Lisesi” deriz.Onun da Ali’si unutulmuş.

– Hattat Hamid Aytaç kim?

– O zatın ismi geçince düğmelerini ilikle, ayağa kalk ve öyle konuş!..

****

Bu nasıl bir hafıza kaybıdır ki ismini verdiğin okulda ya da hasta(ha)nede kişinin adı eksik yer alır?

Denebilir ki ” Toplum, böyle tanıyor.”

Kimse kusura bakmasın, oltaya tak yemi ve balık bekle.

Yahu adam, üst geçitte elde olta istediği kadar beklesin, aşağıda vızır vızır geçen arabalar balık değil ki!..

Cevap, bu ruh hâli içinde.

****

Adam, “Cüneyt Arkın” olarak, ” Yılmaz Güney” olarak biliniyorsa Fahrettin Cüreklibatur ya da Yılmaz Pütün ya-za-maz-sın!..

Kalkıp o teklifini yaptığım sokakların birine “Ali Şan” ismini verin.

Bir de fotoğrafını bir yere asın.

Yarın oradan gelip geçen Fatiha okumasa sokaktan geçirmezler, bilin.

Siz, ara sokaklara güzel isimler koysanız bile mekânların sahipleri iş ve aş derdinde.

Bilirsiniz ki sanat, karın doyurmaz, memleketimizde, ülkemizde.

SANAT, şarkı ve türkü, Sanatcı ise şarkıcı ve türkücü bilineli mevta oldu.

SANAT sokağı mı?

Üzmeyin, ikide bir bizi.

Orada şarkı ve türkü dinletmekle, etrafı 7. Kez değiştirmekle Sanat Sokağı olmaz.

San’at ve San’atkâr kalmadı, beyler!..

San’attan anlayan kalmadı.

****

Koskoca Ali Emirî ismi varken Şehrin Halk Ķütüphanesi’ne farklı isimler verilir.

Fuad Sezgin ve Aziz Sancar Hoca, değerli birer isim.

Biri vefat etmiş biri hayatta.

Doğdukları şehirde isimleri mekânlara verilmeli.

Mardin’de ya da Bitlis’te “Ali Emirî Kütüphanesi ” tabelasını gören ne iş der?

Bu böyle olunca Sanat Sokağı, sanatsız kalmışsa üzülmeye gerek var mı?

Bendeniz, “Sadece hatırlatayım ” dedim.

Bu şehre zırnık kadar emeği geçmemiş isimler var, okul tabelalarında.

İlgilenen olursa en az beş- on okul adı değişir.

Biz sadece bir şehir tespiti yaparız…

İcraat haddimiz değil..

Kaynak: Mehmet Ali ABAKAY

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.