Mehmet Ali Abakay Yazdı: Muharremle Sohbetler 32+ 20.Sohbet

Muharremle Sohbetler
32+ 20.Sohbet

KALE SURSUZ KAPIYA SAHİPSE NE DEMELİ?

Muharrem Molla Nasreddin Merhumun Türbesi’ni gördün mü?

Dört yani açık türbenin kapısında kocaman kilit asılı.

Mübarek Âlimi, komiklik öğesi haline getirmişler.

Muharrem, bu bizce zûldur, bu şahsa hakaret değil midir?

İnsan, bir değerini böyle ucuz harcar mı, eşeğe ters bindirir mi?

Palyaço kılığına sokar mı?

İtiraz sesleri umurumda değil, Muharrem…

Kimi her fıkranın ana fikrinden söz açabilir.

Bu beni ilgilendirmez.

Muharrem, dahası kaç isim vardır, unutulmazlığa terk edilmiş?

Söz onlardan açılsa yüzü bilirim, kızarmaz, utanmazlığı kimlik seçenler…

Muharrem, ne söylemek istediğimi anlıyor musun?

Bir Âlimi, Kadıyı güya halk böyle yaşatmış, kendi anlatılarında, kültüründe, folklorik dünyasında.

Bunu kabul etmem, mümkün değildir, kabul etmek akla ziyan durumdur, Muharrem.

Bu zatın hükümdar olduğu dahi söylenir, kimi yerlerde aynı zamanda şair.

Muharrem, bilirsin ki yaşadığım şehrin kalesinin dört yöne açılan yolunda birer kapı vardır.

Işte bu kapılardan birinin iki tarafında kale surları ha bitti ha bitecek, gidip yok olmaya mahkûm.

Kale surlarını tamır etmek elzem iken ikide bir kapı restorasyonu yapılıp durulsa ne olur?

Kapı ya yerinde olmasaydı.

Kapı gitmişken tokmağın- şakşağın derdinde olanları bilirim, Muharrem.

Şehir gecekondularla çevrilir, kendilerinden ses çıkmaz, arsa satanlar palazlanır. Sonra tapusuz evler yıktırılır, yerine devasa apartmanlar, plazalar dikilir.

Şehrin gecekondulaşmasına da plazalalanışına da taraf olmadık, hiç bir zaman.

Doğruyu ifade insanı dostsuz bırakır imiş, Muharrem.

İşte bu hal içindeyiz, buna da şükür…

Muharrem, asra yemin olsun ki zararda olan insan, çoğu zaman sefaleti ve rezaleti, uyduğu nefsinin meyvesi bilmedikçe rahata eremez…

Muharrem, ne zaman “Molla Nasreddin ” dense ve fıkralarla kirli dişlerini gösterip kahkaha atanlara rastlarsam, mübareğin ruhunun muazzab olduğunu hissederim.

Ne zaman kanatları yerinde olmayan kale kapılarını görsem, kapının kapı olmaktan çıktığını hatırlar, Molla Nasreddinin Türbesi aklıma düşer.

Ne zaman elindekinin kıymetini bilmeyip har vurup harman savuranı bir vakit sonra el açmış görsem, bedeni yıkılmış kaleler, akla düşer.

Şehirler bilirim, Muharrem.

O şehirlerdeki sarayları, köşkleri yıkıp yerine demirden, çimentodan abuk subuk çok katlı yapılar konduranlar, eserleri (?) ile utanmadan övünüp durur.

Muharrem, bilmiyorum yüreğimde hissettiğim burukluğu ifade ediyor mu, yazdıklarım?

Muharrem, bir insan, tarihten gelen mirasa sahip çıkmazsa hamla hamamını, medresesiyle köprüsünü turistik tesise çevirirse aynı hüzne davet eder, ruhumu.

Muharrem, bundan oldukça hoşnut olan kimseler bilirim, ne selamı alınabilecek ne selam verilebilecek….

Muharrem, dahasını sen bilirsin….

Muharrem, iki gözüm, can yoldaşım.

Vakit yine geç oldu, karanlık çöküyor etrafa.

Ezan ha okundu okunacak.

Bu dar vakite bu sohbeti neden sıkıştırdığımı sorma.

Bilirim, sen de uzaktasın, yalnızlık içindesin.

Belki duada bizi anarsın, unutmazsın.

Muharrem, kendine iyi bak.
Kaynak: Mehmet Ali Abakay

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.