Mehmet Ali Abakay Yazdı: “Fasulye…Et Olmasa da Sever,”

“FASULYE… ET OLMASA DA SEVER,”

Arı kalmayınca petekten, petek olmayınca baldan bahsetme.

Merhamet, acıma, ana-baba-evlad…

Bir şehir merkezinden kare…

Yetmişi aşkın ömre sahip.

Çöpten bir şeyler..

Karton, kâğıd, şişe, plastik…

İşe yarayacak metal parçalar…

Oldukça beklendi, yüzünün görülmemesi için.

Yüzü görünse ne olacak?

Bu utanç hepimizin.

Çöpten bir şeyler toplayan kadın…

Erkek olsaydı, neyse.

Bu torun sahibi bir kadın.

Altı-yedi çocuğu vardır.

Onu aşkın torunu.

Birkaç damadı, birkaç gelini.

Bu yaşta mecburiyet olmazsa kim çöpleri ayıklar, durur?

Satılacak olan akşama ekmeğe dönüşür.

Iki paket makarnaya…

Belki yağ olur, yemek için.

Belki denkleşmeyen kiraya otuz liralık yama.

Bu gün şehri dolaştık, saatlerce.

Bilmiyor muyuz, bu dramı?

Elbette biliyoruz.

Bilmemize rağmen görmemeyi seçme ayrı bir acı verir, düşünen insana.

Kendisine verilen yardımı kabul etmiyor, mahcubiyet içinde.

Evine doğru gidiliyor.

Iki göz.

Hasta kocası.

Eş ve dost, bazen bu manzaraların önüne geçmemiz için desteğini esirgemez.

Merkez Yönetim Ekibi’nden en küçüğe verilen görev.

En yakın yerden listesi belli gıda paketi.

Çözüm mü?

Değil.

O ya da bu kurum ya da kuruluş mu?

Çoluk çocuk sorulmadı.

Topladığı karton ve birkaç plastik ile cam şişeyi torbasıyla satın aldık.

Gönlü kalmasın, düşüncesiyle.

Zarfta bir miktar para.

Belki bir aylık ihtiyaçları.

Hayır ve dua…

Bir daha gelecek isek kahve ikramı yapacağını söylüyor, anamız.

Gıda paketinde kahvenin olmasını söylüyoruz, elemana.

Bekliyoruz, yaşlı ve hasta amcamızla.

Öğle yemeğini yemedikleri ortada.

Sinide iki bardak, bir tabakta zeytin ve iki-üç baş peynir.

En çok ne yemeği sevdiğini soruyoruz, Amca’ya.

Sıkılıyor, gibi.

Ana, birden cevap veriyor:

– Fasulye… Et olmadığı zaman da sever.

Anlaşıldı, mesele.

Gereği yapıldı, dostlardan gelen katkıyla.

Bu akşam, bu iki göz evde etli fasulye pişecek.

Yarım saat sonra kahve ikramından vaz geçtik.

Gelen malzeme, onlara yetecek kadar.

Biraz sonra komşudan biri geldi.

Elinde sıcak ayran aşı.

Siz yarma buğday diyebilirsiniz, lebeni de.

Tekrar dua. Üç kişilik ekiple çıkıyoruz, küçücük evden.

Şehrin bu tarz manzarasına yabancı olanlar, AVM’de masaya kurulup hamburger yiyip asitli içecekten yana kendilerini mutlu hissetdikçe….

Biz, şehri hanla hamamdan, köprüyle konaktan, cami ile kiliseden ibaret kabul etmiyoruz.

Insan var oldukça ve insan yaşadıkça, insanî muameleler devam ettikçe şehir, şehirdir.

Insan olma vasfının zayıfladığı, merhamettin azaldığı, herkesin kendi hayatını yaşamak için çok tüketmek için fazla çalıştığı kalabalık insan kümelerinden şehir oluşmaz.

Bunu hep anlatmaya çalışıyoruz.

Fotoğraf karesi, bunun belgesi.

Haftanız hayırla donansın.

Mutlaka yardıma muhtaç bırakılan bir aile tespit edin.

Para ve pul vermeyin.

Evlerine kendinizi misafir edin.

Başka bir şehir tespitinde bulunmak üzere….
Kaynak: Mehmet Ali Abakay

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.