Bazen İçimizden Geçenler

Bazen hüzne aşina gönlün dile getirmek istediğine razı edemiyorum, kalemi.

Bazen köprüleri atmak isterim, utanırım eşten-dosttan.

Bazen okuduğum kitaptan başka her kitaba kapıyı göstermek isterim, ruhun sıkıntılara galebe çalamadığı demlerde.

Bazen gelen telefonlara mahcubiyet içinde cevap vermekten uzak tutarım, kendimi.

Bazen elimde olmadan yazdıklarıma harcadığım emek olmasa, hepsini bir kibritin alevine teslim etmek isterim.

Bazen, çektiğim fotoğraf karelerinde solmuş dostlukların hayali siluetleri, karşımda durur, canlı misali.

Bazen yolculuğa çıkmak isterim, gidip de dönülmeyen.

Bazen merhaba diyenlere selam vermemek geliyor, içimden.

Bazen yeni aldığım kitapları okumak istemem ve kapı önüne bırakmak isterim, sebepsiz.

Bazen televizyon yokmuş gibi davranırım ev içinde ve aylarca seyretmiyorum, açık olsa bile duymak isteği geçmiyor içimden, konuşulanlar.

Bazen gazeteleri almış olmama rağmen, kuponu için alınmış gibi üst üste biriktirmek isteğim ön plânda.

Bazen insan hakları, kedi hakları, yaşlı hakları, çocuk hakları olmak üzere yılın günlerine ve haftalarına yayılmış kaç gün varsa hepsini pencereden atmak ya da balkondan dışarı silkelemek istiyorum, halıda-kilimde toz-kirlilik misali, kalemimden.

Bazen dışarıda yürürken aklımdan geçenlerle gördüklerim arasında tezat durumlarda boğulma hissine kapılıyorum.

Bazen içtiğim çay bardağının bu denli sıcaklığa maruz kalmasına gönül razı değil.

Bazen, içinde bulunduğum ruh halinin hastalıklı olma yolunda hızla ilerlediğini düşünmekten kendimi almam.

Bazen fırından aldığım ekmeği, eve götürünceye kadar kopartır kopartır yerim, kapıyı açınca elimde kalan bir parça olur.

Bazen okuduğum kitabın son sayfalarına yaklaşınca yazarın ne demek istediğini merak etmekten kendimi uzak tutuyorum.

Bazen sivil toplum kuruluşlarında üstlendiğim görevleri bırakma halinde yılda binlerce liralık kazanımla on beş senede bir ev alma hayalini kurarım.

Bazen yazdıklarıma niçin ödül verilmez düşüncesiyle kendi kendime haksızlık yapar ve keşfedilmeyi bekleyen hazine gibi kitaplarımla dertleşirim.

Bazen siyasaya-politikaya karışan kimilerinin yalanları sebebiyle hala neden burunlarının uzamadığını merak eder ve Pinokyo masalının herkese zorla ezberletilmesi için kampanya düzenlemek geçer, içimden.

Bazen bu tür yazıların aleyhimde delil olarak kullanılacağını düşünür, yazmamış gibi davranmaya çalışırım.

Bazen ünlü olma isteğine karşı koyamamanın acizliği içinde susarak, coğrafyamızda olandan bitenden haberdarmış gibi davranırım.

Bazen arkadaş bilmediklerim arasında beni sevmeyenlere dahi merhaba der, saflığımla alay edenlere tebessüm ederim, kandırılmış hissine aldırmadan.

Bazen yazdıklarımıza alerji duyanların kıskançlık oklarını üzerime çekerken habersiz davranırım, acı çekmeye razı şekilde.

Bazen bükemedikleri bileği öpmeye razı olanları görünce, kibirden ve riyadan nefsimi uzak tutmaya çalışarak, istiğfar ederim.

Bazen yöneldiğim kıbleye ellerimi açar, dualarıma af etmediklerimin doğruyu bulmalarını isterim.

Bazen dünyada olandan bitenden yana tüm haksızlıklara karşı durur, merhamet etmeyenlerin merhametten uzak kalmalarını geçiririm, içimden gizli gizli.

Bazen kul olduğumu unutup, düşündüklerimin gerçekleşmesi için kendimi kuvvetli hissederim, kısacık anlarda.

Bazen kolum-kanadım düşer ve çaresiz olduğumu anlarım, gecenin uzayan deminde.

Bazen böyle yazılar kaleme alır, kendimizce kendimizi bir şey sanırız.

Bazen dünyanın yaşanmayacak kadar kirli olduğunu düşünürüz.

Bazen açlıkla imtihanın ne denli zor bir sınav olduğunu unuturuz.

Bazen ellerimiz yorgun ve havada durur, saatlerce.

Bazen seyyah olup, dolaşmak isteriz görmediğimiz şehirleri.

Bazen susma orucumuzun iftarını besmeleyle açarız, sahurda amin deriz.

Bazen, sığınacak liman ararız, söz fırtınasında iftiraya-dedikoduya malzeme olmamak için.

Bazen hıçkırığımız düğümlenir, onları boğazımda dokuz boğuma teslim ederiz.

Bazen iki yüzlü insanları kıskanırız, üç-dört maskeyle dolaşanları görünce.

Bazen verdiğimiz sözü yerine getiremeyiz, üzerimizde hakkı olanlara borcumuzu ödeyemediğimizden mahcubiyet duyarız.

Bazen susuyoruz, şimdi yaptığımız gibi.

Kaynak : Mehmet Ali Abakay

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.