İsa Kılıç Yazdı: Dostça…

Dost’ca…

Toplumların yaşanan tarih içerisinde bulunmayı arzu ettikleri yeri elde edebilmelerinin ilk şartı onu istemiş olmalarıyla bağlantılıdır. Eğer bir toplum zenginlik  ve refah içinde, izzetli bir biçimde  yaşamayı arzuluyorsa o toplum onu, ödünç alamaz, ithal edemez. Önce bu arzusunu destekleyen iradeyi ortaya koymak zorundadır. Zira, dini inanç, tarihi motivasyon, toplumsal dinamizm, coğrafi avantajlar ve toplumu ayakta kalabilmek için  iyi olmaya zorlayan nedenler, ancak ‘istemek’, ‘irade etmek’ kararlılığının domine edeceği unsurlardır.
            İslamın insanlar için geliştirip, teklif ettiği yaşam sistemi, seküler temelde gelişen dünya görüşü  karşısında tartışmasız biçimde yenilgiye uğradı. Sekülarizmin bu devasa zaferi karşısında, insanlığa vaadedilen evrensel nitelikte hiç bir karşıt yaşam biçimi alternatif olarak direnemedi. Modern dünyanın bütün iğvalarına, hırpalamalarına, kültürel kodlarla oynamalarına, aşağılama ve korkutmalarına rağmen insanlığa hakettiği yaşam biçiminin ne olması gerektiğini hatırlatıp bu sorumluluğunun farkında olduğunu ilan eden tek millet müslümanlar oldu. İçinde yaşadığımız dönemde, gerek bilimsel ve teknolojik ve gerekse imkan ve icra yeteneği açısından sıradışı bir gücün sahibi olan modern medeniyetin savaş alanı olarak islam dünyasını seçmesi, sadece kaynakların sömürülmesi yönüyle izah edilemez. Bu tesbiti yapma imkanı ancak,  konuya onların durduğu yerden bakmakla mümkündür.
          Müslümanların yüreklerinde böylesi bir isteğin canlı kalma nedeni, inançlarının onlara yüklediği sorumluluk ve tarihin göğsünde saklı bıraktıkları evrensel yaşam biçimidir. Bütün bunlara rağmen, günümüz itibariyle islam dünyası isteklerini icra edecek, zihinsel derinliği yakalayamamıştır. Müslümanları, sahip oldukları  tarihi dinamizmi bir yandan istek ve direnç olarak canlı tutarken diğer yandan geleneksel bağlamda taklitciliğe itebilmektedir. Mantık ilmine ciddi katkılar yapan bir dinin mensupları, bugün aklın karşısına dikilebilmektedir. İslamın evrenselliğini ilke olarak kabul ederken, her dönem  ve her şartta yeni bir yaşam biçimi üretecek temelden yoksunluğu iddia edercesine tarihin derinliklerinde yaşamak akıl alır bir düşünce değildir. Benim sıradan birisi olarak naçizane düşüncem ise, müslümanların sırf medrese geleneği ile islami ilimler okuyarak yeni bir yaşam modeli oluşturmaları mümkün değildir. Hatta sadece Kur-an okuyarak Kur-an’ı anlamaları da mümkün değildir. Müslümanlar ancak, yaşadığı dünyayı tetkik edip derinlikli bir biçimde öğrenerek, hem dinlerindeki derinliği, hem de modern yaşamın makyajı altında gizlenen  çürümüşlüğü görerek yeni bir yaşam modelini insanlığa arzedebilirler. Yaşadığımız dünyayı iyice anlamadan, insanlığın ihtiyaçlarını görmeden, onlara hitap edecek bir model ortaya konabilir mi?
         Eğer, istemeyi müteakiben domine edeceği unsurlardan beraber  bir yerden başlanacaksa o; problemlerimiz nedir, sorusuna arayacağamız cevap olmalıdır……..dost. 
İsa Kılıç

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.