İsa Kılıç Yazdı: “Aydın”
Dost’ca..
“AYDIN”
(uzun, umarım sıkılmadan okursunuz).
Telaffuz edildiğinde, içini herkesin farklı doldurduğu makul tanıma muhtaç kavramlardan birisi de ‘Aydın’dır. Bu kavramın her kesimde farklı bir izah ve ön kabule dayanması, aynı zamanda iki asırdır kalb ve zihnimizdeki alt üst oluşun serencamını arz eder.
Aydın; her şeyden önce, bilmediği bir yerden geldiği, kendini bulduğu ve yabancı kaldığı bu ortamda hem kendisini hem de birlikte yaşadığı iç ve dış dünyayı sorgulayıp anlamaya çalışması sonucunda elde ettiği farklı bakış açısının sahibidir. Aslında yaratılış süreci hayata gelen herkesi aydın olmaya zorlar. Beşer, içinde taşıdığı kurdelasına bile dokunulmamış bir çok iç zenginlikle doğduğunda ne kendisine ait ne de yaşadığı ortamın ne olduğuna dair bir fikrin sahibi değildir.. Onu, içinde dinmek bilmeyen ‘Ben kimim? Nereden Geldim? Nereye Gidiyorum?” sualinin arayışı, kendini tanımlamanın çevresini tanımakla mümkün olduğu sonucuna yöneltir. Bu iç ve dış sorgunun derinlik boyutu kişiyi etrafından farklı kılacak, onu yalnızlaştıracak bir birikimin sahibi kılar. O, artık hiç bir şeyin göründüğünden ibaret olmadığını fark etmiş, görünenin tılsımlı tülünü kaldırdığında ulaştığı gerçekliği çevresine bir şekilde aktarması gerektiği sorumluluğunu yüklenmekle başbaşa kalmıştır. Böylesi bir süreci yaşayan kişi, ulaştığı noktada bu sorumluluktan istese de kaçamaz. O artık bir münevver, bir aydındır. Kendi iç ve dış derinliğine ilişkin ulaştığı bilgiyi içinde bulunduğu insanlarla paylaşma arzusu onu yiyip bitirir. O, içinde yaşadığı toplumu yanlışlarından dolayı kin tutup, aşağılamaz. Kendi edindiği bilginin gücünü kullanarak kendisini diğerlerinden farklı kılacak toplumsal bir statü talebinde de bulunmaz. Hayatı daha da rahat kılacak maddi bir beklenti içinde de bulunmaz.
Münevver/ Aydın’ın, içinde yaşadığı toplumdan bir tane asli isteği vardır. Bildiği hakikatleri topumsallaştırarak hakikati gün yüzüne çıkarmak, gördüğü yanlışlardan da bir an önce uzaklaşmaktır. Arzu ettiği netice de; daha gerçekçi bir yaşama biçimini elde etmek, hata ve yanlışları en aza indirgemektir. Bu amacı dahi asla bir ihtiras boyutunda ortaya çıkmaz. Çünkü, insanları mutsuz eden, gereksiz acılar yaşamasına neden olan şey gördüğü noktaların farkedilememesidir. Dolayısıyla aydın, halkına düşman olmaz. O’nun düşman olduğu şey gerçeğin üstünü örten karanlıklardır. Aynı zamanda aydın, içinde yaşadığı topluma hamasi duygularla dostlukta beslemez. O’nun dostluğu, gördüğü gerçekliği hayata yaymak, yaşama entegre etmektir.
Peki, aydın nasıl olunulur?Kişisel kanaatim; okul okumak, kitapları hatmetmek kimseyi aydın kılmaz. Bilgiye doğası dahilinde sahip olamayan, iç sorgu yaşamayan hiç kimse aydın olamaz. Olamaz, zira öyle olsaydı dünya şu anda aydınlar topluluğu olurdu. Aydın, önce kendini aydınlatmış kişidir. O,
ulaştığı gerçekliği hayatı ile bütünleştirmişdir. Böylesi bir hayat tarzı, onu kimsenin sahip olamadığı mutluluğun, hazzın sahibi kılar. Çevresine fayda üreten, zarardan alıkoyan bir kimliği temsil eder. O, yaşadığı ”olma” sürecinde mutluluk bahşeden hazzın, verme üzerine kurulu olduğunu bilir. Ve insan tabiatının tezahürü olarak herkesin, ulaştığı gerçekliğin hazzına, yüklendiği sorumluluğun farkına varmasını arzu eder. Ve, yalnızlığını bilgilerini hayata hakim kılarak gidermeye, içten gelen sorumluluk yükünü en aza indirmeye çalışır. Bilir ki, hoşnutluk; gerçeklikle kurulan bağ oranında ortaya çıkacaktır…….dost.
Not:Aydın kavramını günümüz şartlarında yalnızca kim olduğunu izah ederek tanımlayamayız. Aynı zamanda kimin?
Kaynak: İsa Kılıç
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024