İdris Günaydın Yazdı: Doymuş Memurdan Selam Var

Doymuş Memurdan Selam Var

Memurla emekli arasındaki farkın çok açıldığına inananlardanım. Ancak bu illaki emeklinin yittiği battığı şeklinde bir iddiayı doğru kılmıyor.

Memur kimdir? Memur, henüz hayata başlangıç yapan çocukları küçük olduğu için tahsil çağının veya büyüme çağının en masraflı süreçlerini yaşayan gelecek planları yapan ancak henüz evini alamamış, arabasını alamamış bir kimsedir. İş hayatında yetiremediğini işten artmaz dişten artar mantığıyla çözmeye çalışır. Çoğu, büyük şehirlerde memur ise, ev kirası ile zorlanır. Çift maaşlı ise biraz daha rahattır.

Emekliye bakalım: Bağ- Kur emeklisi. Bağ-Kur’lu nasıl olunur? Üzerinde ticari bir işletme olan kişi Bağ-Kur’ludur. Öyle birine sorarlar: Çalıştığın dönemde kazandığını ne yaptın? Bu soruya şöyle cevaplar verebilir: a- Kazanmadım.

Cevap: Peki kazanmadın da o iş yerini niçin kapatmadın? Bugün emeklisin ve kendi beceriksiz olduğun hayatını becerikli insanların ürettiği katma değerden maaş alarak nemalandırıyorsun. Devlet ne yapsın?

b- Kazandım ama harcadım. Yedim içtim, tatile gittim.

Cevap: İyi öyleyse. Şimdi oynama zamanın gelmiş. Çal, oyna. Bu maaş neyine yetmiyor?

c- Kazandım.

Cevap: Kazandıysan evin vardır, araban vardır. Çocukların şu üç halden biridir. Ya üniversiteyi bitirmiş bir işe girmiştir. Ya liseden sonra okumamış bir işe girmiştir. Ya da evlenmiştir. Sen hanımla iki kişi baş başa kalmışsındır.

d- Bunların hiçbiri değil. EYT’liyim. Erken emekli oldum.

Cevap: Öyleyse yine bir iş bulup çalışıyorsundur. Yoksa genç yaşta niçin emekli oldun?

Bir başka emekli grubu da SGK’lılar. Aynı sorular onlar için de geçerlidir.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Peki, bu ülke bir devletse, devletlerde her şeyin bir kuralı var ise, hiç kimse kendi istediği gibi hareket edemiyorsa çünkü mutlaka bunun adli ve idari soruşturması varsa ne güne devleti veya hükumeti suçluyoruz?

Efendim, memur alımlarında ve ihalelerde adam kayırıyorlarmış! Bazıları zengin olmuş.

Tabi, sınava hazırlanmak için kendini odaya hapset, evdekiler “çıldıracak bu çocuk” desinler senin için; sınavlardan 90 puan al. Kim hakkını yiyebilir? Hangi siyasi görüşten olursan ol.

Yok, sen 60 puan al. Neden falancalar işe girdi de ben giremedim, diye laf yap. Yok, öyle yağma.

İhaleye birkaç firma birden girer. Bunlardan biri ihaleyi kazanır. Diğer firmalar da zaten göstermelik girmişlerdir. Onlar da ihaleyi kazanan firmadan komisyonunu alır. Bu iş eskiden beri böyledir. Değiştirmesi de mümkün olamamaktadır.

Sen de şirket kur ve ihaleye girecek şekilde eksiklerini tamamla. Sen de gir. Mani olan mı var?

Deniyor ki; Müslümanım diyenler zengin oldu!

Soruyorum: Müslümanlara zengin olmak yasak mı?

Soruyorum: Müslümanlar ihaleye giremez mi?

Soruyorum: Dindarlar ihaleyi kazansa bile boğaz tokluğuna mı çalışsınlar? Hakları neyse onu almasınlar mı?

Eskiden de böyle oluyordu fakat Demokrat Partinin kadrosu yoktu. Adalet Partisinin kadrosu yoktu. ANAP biraz Milli Görüş’ün ve Ülkücülerin kadrosundan istifade ettiyse de o parti dört eğilimin partisi idi.

Ak Parti tek vücut olarak daha çok dindar kitleleri kullandığından bizim mahallenin insanlarının gözüne batmaya başladı. Çünkü bizim mahalle ya kırsala dayanıyordu ya da esnafa dayanıyordu. Memurdan çok işçi idiler.

Bu ihale almalar daha önce de vardı ama onu laik kesim yapıyordu. O kesim de bizim mahalleye uzak olduğu için çok sınırlı sayıda duyabiliyorduk. Laik kesim arasında da bu iş garipsenmiyordu. Çünkü onların her biri bir şekilde sırtını devlete dayayanlardan oluyordu!

Şimdi bu ahval bizim mahalleye yeni sirayet etmeye başladı. Kıskançlık ve yadırgama ondan. Aslında değişen bir şey yok. Devlet işlerini ihale yoluyla yürütür.

Öyle iftiralar atılıyor ki; Allah sadece şahsa atılan iftiraların mı hesabını soracak? Devlete atılan iftira sayılmıyor mu? Tarihi veya güncel kaydın yok.

Şöyle düşünelim: Bir cumhuriyet hükumetisiniz. Halk bağırıyor: Emekliyim para. Memurum para… Vermeyecek misiniz?

11 şehir ilçeleriyle ve köyleriyle yıkılmış. Halkı bağırıyor. Yapmayacak mısınız?

Bir yandan terör bağırıyor geliyorum diye. Üzerine gitmeyecek misiniz?

Bir yanda düşman bağırıyor üzerine geliyorum diye. Düşmana karşı silahlanmayacak mısınız?

Bir yanda bağırıyoruz: Neden kendi sondajlarımızı vurmuyoruz, neden kalkınmıyoruz diye? Bu sese kulak mı kapatacak?

Öbür yandan IMF denilen para satan örgüt bağırıyor: Gel istediğin kadar para vereyim diye. Ama şartlarım var. Sadece bunu emekliye, memura maaş vereceksin bana da bire on geri ödeyeceksin. Peki, ne yapsın hükumet? Halkının şükür ve sabrına mı yaslansın yoksa IMF’ye mi gitsin?

Bir yerde bir hata yapıldı. EYT’liler emekli yapılmayacaktı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu iktidara geliyordu.

CHP’nin iktidarı demek her şeye yeni baştan başlamak demek. Yapılan bunca hizmetin çöp olması demek.

Onun için rahat olun ey millet. Emeklilere devletin gücü nisbetinde destek vermesinden yanayım. Ama eğer gücü bu kadar ise köye çıkarım, eski usul bağıma dönerim. Düşmanlarımı devletime güldürtmem.

Biz “Pembe İncili Kaftan” hikâyesini böyle okuduk. Ve onun için Osmanlıcıyız. Vesselam.

Kaynak: İdris Günaydın

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.