GÖZ GÖRE GÖRE YOK OLUYOR!

Bir Tarihi Eser daha gün be gün yok oluyor. Halbuki, ucundan kenarından tutulsa, restore edilse 15. Yüzyıldan kalma Edirne/Süloğlu ilçesi Tatarlar Köyü’ndeki bu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tescilli türbe gelecek nesillere aktarılabilir. Zamanın Edirne Etnoğrafya Müzesi Müdürü ve bir gurup akademisyenin yerinde incelediği ve acilen kazı yapılarak kurtarılmalı dediği bu örneği olmayan eser için o müze müdürü özel sohbetimizde şöyle demişti: ” Kültür ve Turizm Bakanlığımızda bunun gibi onarılmayı, restore edilmeyi bekleyen çok eser var. İyisi mi Valilik, kendi imkanlarıyla bu eseri kurtarsın. Yoksa ona sıra gelene kadar yok olup gider!”

Buradan Sayın gayur (gayretli, çalışkan) valimiz Ekrem Canalp’e seslenmek istiyorum: “Lütfen duyun bu sessiz çığlığı, himmet edin, bi el atıverin de dinsin bu sessiz ve derin çığlık. Edirne, sizi de ‘unutulmazlar’ listesine kazısın!”

Bu konuda, bu vesileyle daha önce yazdığım ve bu türbenin ve köyümün tarihçesinin de anlatıldığı makalemi tekraren dikkatinize sunuyorum:

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZ:
TATARLAR KÖYÜ
Ali SÜZEN
Edirne İli, Süloğlu İlçesi Tatarlar Köyü genellikle Höyüklü Tatar Köyü ile karıştırılır. O yüzden Süloğlu/Tatarlar Köyü diye belirtmek ihtiyacı duyulur. Bir de adı Tatarlar olduğu için sanki orası bir Tatar Köyü ve siz de Tatar imişsiniz gibi bir durum ilk planda akla gelir. Hayır, şu anda bu köyde yaşayanlar Tatar değil ama vaktiyle bu köye ilk yerleşenlerin Osmanlı’lardan önce kuzeyden Rumeli’ye geçen veya Timur istilası sırasında gelen Tatarlar olabileceği kuvvetli bir olasılık olarak ileri sürülmektedir. (Gökbilgin, M. Tayyib (1957). Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlad-ı Fatihan, İstanbul: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları)
Edirne’ye uzaklığı 41 km., Süloğlu’na uzaklığı ise 8 km. olan Tatarlar Köyü, Süloğlu’nun kuzeybatısında Istranca dağlarının eteklerinde kurulmuştur. M. T. Gökbilgin, 1494 yılındaki kayıtlarda köyün adının Erbuz Ata (Arpuz Ata-Tatarlar) olduğunu belirtmektedir. Erbuz Ata (Arpuz Ata-Tatarlar) Köyü’nün, 15. Yüzyıldan bu yana Edirne’nin Ada nahiyesine bağlı bir vakıf köyü olduğu ve Fatih Sultan Mehmed döneminde tımara verildiği, sonradan da varislerine iade edildiği, arşivdeki belgelerden anlaşılmaktadır. Erbuz Ata (arpuz Ata- Tatarlar) Köyüne, 1485’te Fatih Sultan Mehmed’in soyundan Hatun Bula, Sitti ve Şahi hatunlar evlatlık vakfı suretiyle tasarruf etmişlerdir. (Gökbilgin, 1952: 65, 195; Atik, 1966: 88)
Edirne’de, şehir stadyumu ile yeni restore edilen elektrik fabrikası (şimdi Belediye Nikah Salonu)’nın yerlerinde, Tatarlar veya Tatarhaniler mezarlığı olduğu bilinmektedir (Peremeci, 1939: 387). Bu durum, Tatarlar’ın Edirne merkezinde de kalabalık bir nüfusa sahip olduklarını göstermektedir. 2. Murad, kırım Türkleri arasında başlayan kargaşa ve mücadeleden kaçan bilginlere kucak açmış ve birçok Tatar bilim adamı Edirne’ye gelip yerleşmiştir. Tatarhaniler Mezarlığında meşhur Mızraklı İlmihal kitabı yazarı Muhammed bin Kutbüddin-i İzniki’nin de mezarının bulunduğu iddia edilmektedir.
Tatarlar Köyü’nün bugünkü sakinlerinin Balkan Savaşları sırasında Bulgaristan’ın Haskova Şehri ve civarından göç etmek zorunda kaldıkları bilinmektedir. Yine bilinen bir gerçektir ki oraya da Karamanoğlu Beyliğinden Balkanları Türkleştirmek ve İslamlaştırmak amacı ile göç ettirilmişlerdir. Bir sonbahar günü varını-yoğunu, malını-mülkünü geride bırakarak Edirne’ye göç eden köyümüz halkını bir rivayete göre Musabeyli çiftliğine iskan etmek istemişler ama yeterli evi olmayan ve toprağı o günkü şartlarda zor işlenen kara toprak olduğundan orayı beğenmeyen göçmen köylülerime Tatarlar Köyü teklif edilmiş… Bakmışlar ki Bulgarlar’ın terk ettiği köyle evler oturulacak gibi üstelik harmanda buğday vb. mahsuller hazır bırakılmış, suyu güzel, bağları güzel, mer’ası, ormanı bol…
İşte bizim yaşayabileceğimiz yer burası, demişler ve yerleşmişler.
Tatarlar Köyü’nün ayazma denen mevkiinde Tatar Mezarlığı(?) ve kare planlı baldaken (açık) formlu bir türbe bulunmaktadır. Çok yakın bir tarihte tescillenen bu türbe hakkında ne yazık ki yeterli bilgiye sahip değiliz. Yöre Dergisi (Yıl 12, sayı 140-141 Kasım- Aralık 2011, Süloğlu Özel Sayı)’nde Doç. Dr. Mustafa Özer’in “Edirne-Süloğlu-Tatarlar Köyü Türbesi” adlı makalesi başlıca kaynağımız.
Mustafa Özer’e kulak verelim: “Kare planlı ve baldaken türbeler grubuna giren Tatarlar Köyü Türbesi’nin örtüsü, iç mekânı ve taşıyıcı sistemi büyük ölçüde tahrip olmuştur. Kriptası (mezar odası) olduğunu düşündüğümüz türbenin oturmalığı kaba yonu taş, diğer kısımları ise tuğla ile inşa edilmiştir. Kare planlı ve tuğla malzemeyle örülmüş ayakların taşıdığı sivri kemerler üzerine binen kasnağa oturan örtü günümüzde mevcut değildir. Ancak mevcut izler ile benzer örnekler türbenin, olasılıkla poligonal kasnak üzerinde yükselen ve pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülü olduğunu göstermektedir. Dört sıra kaba yonu taşla örülmüş oturtmalık üzerinde yükselen ve kare planlı tuğla ayaklar üstten, sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Tamamen açık olan kemerler de ayaklar gibi tuğla ile örülmüştür. Kemerler, cepheye göre biraz daha içeriden başlamaktadır.
Türbenin içi büyük ölçüde tahrip edilmiş olduğu için mimarisi hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Yapının zemin döşemesi, sandukası, kriptası gibi konularda kesin yargıya varmamızı sağlayacak veriler ne yazık ki yok edilmiştir. Ancak oturtmalığın duvar dokusunda, döşemeye (?) ait olması muhtemel ahşap hatıl ve kemer üzengi noktalarında, kemerleri birbirine bağlayan gergilere ait izler dikkati çekmektedir. Bu durum, mevcut kotun altında bir alt katın ve dolayısıyla türbenin esas mezar odası (kripto)’nın olabileceğini akla getirmektedir…
İnşa kitabesi bulunmayan türbenin tarihlendirilmesini ve kimin adına yaptırıldığını açıklamaya yarayacak yazılı bilgi veya mezar taşı gibi herhangi belge, yapılan araştırmalara rağmen şimdilik bulunamamıştır… Ancak, bu konuda kesin bir tarih verebilmek ve türbenin kim için yaptırıldığını belirleyebilmek için, arşiv belgeleri ile türbenin bulunduğu mezarlıkta kazı ve araştırma yapılması gerekmektedir.
Günümüzde harap bir durumda olan ve bölgedeki ender uygulamalardan bir tanesi olan eserin, bir an önce onarılarak yaşatılması en büyük dileğimizdir.”
Bizim de en büyük dileğimizdir, Üstad!
Tatarlar Köyü, arazisinin tarım için pek verimli olmamasından ötürü büyük göç vermiş bir köyümüzdür. Öyle ki; Tatarlar Köyü adeta üçe bölünmüştür. Biri Edirne ve biri de İstanbul’da olmak üzere…
Yeni teşviklerle ‘köye dönüş’ izleri görülmeye başlanmışsa da yeterli değildir. Tarımdan pek anlamam ama lavanta yetiştiriciliği için topraklarının çok uygun olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki de yanılıyorumdur.
Tatarlar Köyü, arazisi verimli olmadığından okuyanı, öğretmeni ve memuru bol bir köyümüzdür, aynı zamanda.
Köyümüzün, bir zamanlar nahiye olduğunu da (yanılmıyorsam 1956’ya kadar) belirtmeliyim.
04 Mart 2018, EDİRNE

Kaynak: Ali Süzen

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.