Gezi Notları, Sadettin BAYRAM YAZDI: TARİHE, SERHAD BOYUNA YOLCULUK
Uzun bir Karadeniz yolculuğunda Rize Çayeli’nde iki gün verdiğimiz molada karlı dağlardan, Fırtına Vadisinden Ayder’e uzandığımızda Kars’ta kaz yemeye karar verdik.
Hopa, Borçka, Artvin üzerinden zemheri günlerinde yolumuza devam ediyoruz. Çoruh nehri çok delişmen akıyor. İnsanoğlu nehirlere de kelepçe vurmaya kalkıyor. Bu kelepçelerden biriside ülkemizin en yüksel ve en derin Deriner barajı. İnsanoğlu demirli betonlarla kelepçeyi Çoruh’a vurmuş ama delişmen nehri raptetmek ne mümkün.
Dağların arasından Şavşat’ı geçerken Şavşatlı, Meydancık’lı dostlarımızı yad ediyoruz. Geçtiğimiz yerleri hep gündüz gözü ile görmek istiyoruz fakat dünyanın dönmesini engelleyemediğimiz için bu isteğimizi gerçekleştirmek mümkün olmuyor. O an Ülkemizin en soğuk olan Ardahan’dan gecenin zifiri karanlığında geçerken hava eksi 22 yi gösteriyordu.
Serhat şehrimiz Karsa gece yarısı varıyor ve doğruca uyuma moduna girmek istiyoruz. Sabah otelimizde kahvaltımızı yapıp şehirle tanışmak üzere dışarıya çıkıyoruz. Tarihi taş yapılar ve tarihi mekânlar dikkatimizi celbediyor. Bir de ülkemizin en doğusunda olmanın heyecanı var üzerimizde. Ahmet Saraç ile adeta fotoğraf çekme yarışına giriyoruz. Ahmet benden daha iyi fotoğraf çekiyor.
Bir ara 93 Harbinin kahramanlarından Ahmet Muhtar Paşa konağının önünde buluyoruz kendimizi. Burada hep tarih konuşuyor biz ise tarihi dinlemekle yetiniyoruz. Taş yapıları gördükçe aklıma Ruslarla ilgili bir fıkra geliyor. Fakat burada bu fıkrayı anlatmayacağım. Eski Osmanlı evleri ve tipik Kars evleri bana oldukça sıcak geliyor. Osmanlı evleri ile tipik Kars evleri arasında fazla bir fark da yok. Bu yapıların sağlamlığı da dikkat çekici..
Kars Muradiye, Mazlumağa ve Topçuoğlu ile tarihi hamamı bol olan bir yer. Kars’ın adı büyük. Yani özgül ağırlık itibariye büyük olmasına karşılık alan ve nüfus itibariyle küçük, şehre yaya olarak gezmeniz mümkün, zaten yaya gezmek lazım ki bir yer kaçırmadan her şeyi görebilesiniz. Müze, Kale, Ebul El Harakani Camii ve Türbesi. Bu çevrede bir birine oldukça yakın mekânlar var. Soğuğa rağman Harakâni hazretlerinin ziyaretçisi eksik değil. Biz de Ahmet’le duamızı yapıyoruz. Gerekli incelemelerimizi yapınca 12 Havariler kümbeti camiye çevrilmiş. İçeriyi geziyoruz. Oldukça loş olduğundan fotoğraf çekmekte başarılı olamıyoruz.
Yakınımızda bulunan ve çok güzel mimarisi olan bina Beylerbeyi Sarayı’ymış. Kapalı olduğu için içeriyi gezemiyoruz. Ahmet aracımızın yönünü Kars Kalesine doğru çeviriyor fakat yoldaki buzlanma bu emelimize mani oluyor. Kalenin ancak uzaktan fotoğrafını çekmekle yetiniyoruz.
ANİ HARABELERİ
Kars’ı gezmeyi ve kaz yemeyi erteleyerek Gündüz gözü ile ANİ Harabelerini görmek için daha da doğuya gitmemiz gerekiyor. ….km gittikten sonra, Ocaklı Köyü Civarında, Arpaçayı boyu üzerinde,uzunca bir tepenin üzerinde antik kentle yüz yüze geliyoruz. Kar zemini tamamen kapatmış. Bu durum da bizim burayı tam olarak gözlemlememizi engelliyor ama esas görmemiz gereken yapıları görebiliyoruz.
ANİ Harabelerinin birkaç girişi varmış. Aslanlı kapı, Sarnıçlı kapı, ama biz ziyaretçilerin kontrollü olarak alındığı Kars kapısından kapısından içeriye giriyoruz. Taş surların sağlam olan bölümlerini hayranlıkla seyrediyoruz. Bir gurup genç idealist sanırım belgesel çekiyorlar. Bir müddet onları izliyoruz. Karda açılmış patikalardan gitmek zorundayız. Kar yaklaşık 40-50 cm var.
Ana surlardan uzaklaşınca kar altında kalmış yerlerin ne olduğunu göremeden bir bir hamam kalıntısına kadar ilerliyoruz. Burada karşımıza ilginç bir yapı çıkıyor, yamaca kurulmuş, eski bir rasathane olduğunu anlıyoruz. Ahmet yamaçtaki rasathaneye iniyor ben yukarıda kalıp patika yoldan turuma devam ediyorum.
Burasının eski bir yerleşim bölgesi olduğu anlaşılıyor. İleride karşıma büyük bir ibadethane çıkıyor. Yani Koca bir kilise. ………… İleride bir cami sulieti dikkatimi çekiyor. O tarafa ilerliyorum. Karşımda Menuçihr Camii harabesi. Heyecanlanıyorum. Aldığım bilgilere göre bu cami Anadolu’da yapılan ilk camidir. 1072 yılında Selçuklulardan Şeddadi Emiri Menuçihr tarafından yaptırılmıştır. Caminin kuzey cephsi yıkılmış, fotoğrafta gördüğünüz gibi minare sağlam. Aslında burası restore edilebilir. Burada birden bire aklıma Akdamar Kilisesinin açılışına tepki olarak Devlet Bahçeli’nin Cuma Namazı kılışı geldi.
ANİ harabelerinde insan hayalinde sırlı bir yolculuğu çıkıyor. Burada Hristiyanlık – İslamiyet – Şamanizm; yani camiler, kiliseler ve ateş tapınaklarının hala ayakta durmak mücadelesi veren yapılarla 3000 yıl öncesine varan bir yolculuk bu. Arada Arpaçay vadisi var. Karşıda Ermenistanın askeri kulelerini çıplak gözle rahat görebiliyoruz. Vadiden aşağıya düşecekmiş hissiyle yıkılmış köprüyü ve kıvrım kıvrım akan Arpaçayı görüyorsunuz. Ve bir zamanlar içinde yaşanmış mağaraların kara deliklerini görebiliyoruz..
Bu arada Ahmet bana yetişiyor ve 100- 150 metre aralıklar kilise ve şapellerin kalıntılarının arasından tam bir O çizerek giriş yaptığımız kapıya yöneliyoruz. Normal gezinti yapmıyoruz, adeta tarih koridorunda yürüyoruz. Ahmet genç, bizim yaş 70 oldukça yorgun olarak kaz yemek üzere ANİ harabelerinden ayrılıyoruz.
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024