EDİRNE KULİSİ M. Ali TERZİOĞLU YAZDI: BİR GÜNÜN HİKAYESİ

Teklif ettiğinde doğrusu irkilmedim, tereddüt etmedim diyemem: Editörüm Ali Süzen, pat diye “Terzioğlu, yarın sabah saat dörtte Bursa’dan bir grup dostum gelecek var mısın benimle onları karşılamaya sabah kahvaltısı ve öğle yemeğin (tabii ki tava ciğer) benden” dedi.
Ben de onu kıracak değilim. Biraz gönülsüz de olsa “varım!” dedim.
Sabahın bu erken saatinde Selimiye Camii’nin güneyinde Halk Eğitim Merkezi’nin karşısında karşıladık misafirlerini. Hoş beşten sonra onlar abdest tazelemek için Selimiye Camii’ne yöneldiler biz de Köfteci Osman’ın yediyol ağzındaki mekanına…
Nefis birer kelle paça çorbasının ardından canımız sıcak birşeyler içmek istedi. Gel gör ki böyle şeyler yokmuş. Çok garibime gitti doğrusu. Sıcak su içine konulan sallama çaya veya neskafeye de razıydık. “Yok, maalesef” dediler. Editörüm Ali Süzen kızdı: Sıcak su nasıl olmaz mutfakta dediyse de fazla üstelemedi. ‘Oynamaya niyeti olmayan gelin’ misali patron, müşteriler sıcak birşeyler istediklerinde ikram edin talimatı vermediyse çalışanlar ne yapsın? Ama çok garipsedik. Kalktık. Bursalı dostlar ayaklarının uğuru ile gelmişler. Biz çorbalarımızı yudumlarken şakır, şakır tatlı bir rahmet başlamıştı. Ben tedbirli gelmiştim ama Ali Süzen çorapsız bez ayakkabı ile gelmiş. Aracımıza gidene kadar ıslandı. Selimiye Camii şadırvanı ve duvar diplerindeki abdest alma yerleri, Tabiat Varlıklarını Engelleme pardon Korumaydı galiba, onlara göre ‘sanat, sanat içindir’ olduğundan yağmur ve soğuktan korunaklı bir abdest alma yeri bulamadık. Yağmurun altında abdestlerimizi aldık, tabii ki adamakıllı ıslandık demeye lüzum var mı? Çoktan sabah ezanı okunmuştu cemaatle namaza zor yetiştik. Dilerim ve temenni ederim ki, inşallah yaşlı editörüm hastalanmaz. Ne de olsa ekmek kapımız!
Namazdan sonra misafirlerimize mihmandarlık(gençler için, ev sahipliği demek mihmandarlık) yaparak kahvaltıya götürdük Köfteci Osman’a. Çoğu yaşlıca hanım olan misafirlerimiz de kahvaltıdan sonra sıcak birşeyler içmek istediler. Cevap yine aynıydı, “yok!”. Biz önceden alıştırıldığımız için bu duruma şaşırmadık ama onlar çok yadırgadılar bu durumu ve organizatör Nevzat Bey dostumuzun dilinden şu sözler döküldü: “Yazıklar Olsun! Bilseydim 58 kişi adına bu müesseseye rezervasyon yaptırmazdım.”
Biz daha önceden kahvaltımızı yaptığımızdan yediyol ağzında hastane bayırında bir kıraathanede çay(tein) ihtiyacımızı giderdik.
Tava ciğer için Niyazi Ustadan rezervasyon yaptırmışlar. Nefis birer tava ciğerden sonra dileyen dilediği kadar çay içti o mekanda. Bu cömertliği -ne cömertliği, olması gereken bu- için Niyazi Ustaya teşekkür ettik, bizzat kendisine. Bizzat kendisine deyişim şu sebepten ki, Niyazi Usta haftanın sadece bir günü Edirne’de bulunabiliyormuş diğer günler ciğer temin etme peşinde, yollardaymış. Ali Süzen’i görünce onunla da hatır sordular birbirlerine. Sonra da organizatör Nevzat Bey’e dönerek, “emin ellerdesin” dedi. Ne demek istediyse!
İkindi namazından sonra da misafirlerimizi Çanakkale Şehitliği’ne doğru yolcu ettik ve ben editörümden ayrılarak biraz gözlerimi dinlendirmek için eve gittim.
İşte, Sayın Okur, Ali Süzen’in bir günü böyle geçti.
‘Çok da umurumuzdaydı sanki!” dediğinizi duyar gibiyim. Ben de size söylemedim zaten. Hani belki, yaşlı editörümün bir günü nasıl geçiyor diye merak edenleriniz vardır bu lafım onlara!
En büyük olanla kalın.
Rabbim, herşeyi gönlünüze göre versin, amin!
20 Ağustos 2021, Edirne

Kaynak: M. Ali TERZİOĞLU

One thought on “EDİRNE KULİSİ M. Ali TERZİOĞLU YAZDI: BİR GÜNÜN HİKAYESİ

  • Ağustos 20, 2021 tarihinde, saat 18:01
    Permalink

    Benden bahsetmesen olmaz sanki, Terzioğlu!!!

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.