Çal Çoban Çal; Gazze Gibi Toprağın mı Yandı, Filistinli Çocukların mı Öldü?

Çal Çoban Çal; Gazze Gibi Toprağın mı Yandı, Filistinli Çocukların mı Öldü?
Hikayenin aslı şöyledir:
Timur Anadolu’yu yaka, yıka gelmektedir. Sivas da Osmanlının önemli vilayetlerindendir. Sivas’da Yıldırım Bayezit’in oğlu Ertuğrul şehzade olarak bulunmaktadır. Timur Sivas’ı da yakar ve Ertuğrul’u öldürür. Bunu duyan Yıldırım Bayezit yanına az bir maiyet alarak Sivas’a doğru hareket eder. Dağlık bir yerden geçerken koyunlarını otlatan ve o esnada kaval çalan bir çobana rastlar. Koyunlarından başka mülkü ve çaldığı kavaldan başka eğlencesi olmayan çobanın bu halini gören Bayezit imrenir de: “Çal çoban çal. Sivas gibi kalan mı alındı, Ertuğrul gibi oğlun mu öldürüldü?” der.

Çal çoban çal. Gazze gibi bir toprağa ateş mi salındı. Binlerce Filistinli masum yavrun mu öldürüldü?

Tüm dünya görmüyor, duymuyor, Filistinlilerin tümüyle yok olmalarına razı gibiler. Müslümanlar ise toprağın altına girmişler üste çıkacakları anı bekliyorlar. Bunun için savaşın bitmesi lazım.

Denir ki İzzettin El Kassam Tugayları yer altındaki mağaralarda konuşlanır. Hayır o mağaralarda tüm İslam Alemi konuşlanmaktadır.

Aslında bu savaş, Filistin Toprakları Osmanlı Toprağı iken bir gecede İngiliz Allenby’e bir kurşun atılmadan teslim edilince bitti. 70.000 Osmanlı askeri esir verilince bitti. Bugün sadece cenazesini kaldırıyoruz.

Müslümanlardan bir grup, “Kahrolsun İsrail” diye slogan atıyor. İsrail kahrolmuyor. Aksine o süreçte güçleniyor. Topraklarını genişletiyor. İşadamları daha çok semiriyor. Dünyanın önemli ülkelerinde siyasette etkin olan siyasetçileri daha çok “Yahudi Davasına” sahip çıkıyor. İsrail daha çok acımasızlaşıyor. İnsan öldürmede daha çok hissizleşiyor.
Neredesin ey Selahaddin? Bir sen tek başına Arslan Yürekli Rişar’ı mağlup edip Kudüs’ü esaretten kurtarmıştın. Şimdi binlerce Selahaddin bir sen etmiyor. Nerdesin?

Nerdesin ey Peygamber Hz Muhammed( S.A.V)? Kilabı zulme uğradı gezdiğin nazende sahralar? Bir gece yürüyüşünde fethettiğin o Mescidi Aksa şimdi iki milyar Müslümana kapılarını açmıyor.

Bazı Müslüman Ülkelerde bir avuç Müslüman: “Kahrolsun İsrail” diye nara atıyor. Reklamın kötüsü olmaz. Her yerde benim adım anılsın. Bazen iyilikle bazen kötülüğümle… Çünkü herkes benden korksun anlamında İsrail bunu da kendi lehine çeviriyor.

Bütün bunlar olurken içimizde bir de İsrail muhipleri çıktı ortaya. Tabii Laiklik sizin rejiminiz, Atatürk lideriniz, Çağdaşlık sizin projeniz, Batıcılık sizin yaşam şekliniz. Aman İslam olmasın. Aman Osmanlı olmasın. Aman ezan olmasın…

İsrail muhibbi insanlar! Köpekleri savunduğunuz kadar Gazzeli çocukların lafını etmiyorsunuz. Neden? Bu cani ruhu kimden aldınız. Kimden esinlendiniz? Yoksa Koçgiri’den mi, Dersim’den mi, Menemen’den mi?..

Sizin yaşam biçiminiz bize uymuyor. Bu topraklara ait değil. Siz Kıbrıs’ta Rumlarla birlikte, Türkiye’de Ermenilerle birliktesiniz. “Hepimiz Ermeniyiz” dediğiniz zamanları unutmadık.

Bu savaşı kaybettik. 69 Savaşını, 73 Savaşını kaybettiğimiz gibi bu savaşı da kaybettik. Geriye bir yol kalıyor. Ya tümüyle mağlup olacağız “Vad edilmiş topraklar” İsrail’in ellerine geçecek ya da İsrail’in yaptığı gibi yüz senelik plan yapıp yüz yıl sonra saldıracağız. Bu arada bilimde, ticarette, siyasette Yahudileri geçecek bir yapılanmaya gideceğiz.

Allah’tan ki Yahudilerin bir büyük zayıf noktası var. Kapanmayacak gibi: Nüfusları artmıyor ve gayet az. Mason Localarıyla bunu kapatmaya çalışıyorlar ama biz çocuklarımıza sahip çıkarsak, çocuklarımızı mason yapamayacaklar.

Yoksa; bu savaşı kaybettiğimizi şimdiden yazmalıyım.

Tüm hayırseverleri “Kendi çocuklarımızı yetiştirme” mücadelesine çağırıyorum. Bu hususta cimri olmayalım.

Diyanet’in yüz binden fazla İmam Hatibi var; etkin değil. Binlerce Din Kültürü Öğretmeni var; etkin değil. Yüzlerce vaiz var; etkin değil. (Giresun’da benim ortaokul ve lise yıllarımda bir müftü vardı. Şimdi dört kadın, yedi erkek, on bir vaiz, bir de müftü bulunmakta.)

Kendi neslimize biz sahip çıkacağız. Onlarca vakıf ve dernek var. Hepsi günün meşhur olan türküsünü söylüyor. Eski şartları yaşatmaya çalışıyorlar; şartlar değişti farkında değiller. Yeni bir ruh, yeni bir anlayış… Vesselam.

Kaynak: İdris Günaydın

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.