Basından Seçmeler/Ali Karahasanoğlu Y: “Laik Olmayan İnsan Bile Değildir”den, Ayetler Işığında Adalet Vurgusu!

“Laik Olmayan İnsan Bile Değildir”den, Ayetler Işığında Adalet Vurgusu!

 – 

 

Akit gazetesi günlük olarak yayın hayatına başladığında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in “Laik olmayan, insan bile değildir” cümlesi çok tartışılmıştı..

“Ben laik değilim, bana hayvan mı demek istedin” diye isyan edenlerden..

Bir yüksek mahkemenin başkanının, böylesine nefret ettirici bir üslup kullanmasının yanlışlığına kadar, nice itirazlar geldi, ne tartışmalar yaşandı..

Elhamdülillah ki; bugün başörtü yasağının laikliğin bir gereği olduğu sahtekarlığına imza atan despot anlayış, yerini özgürlükçü bir anlayışa bırakmıştır..

Elhamdülillah ki; bugün Anayasa Mahkemesi başkanı, toplumu birbirine düşürücü açıklamalar yerine, “Adalet”i üstün tutan, “Hakkın yerine getirilmesinin önemi”ne işaret eden, “zalimin zulmünün ilanihaye sürmeyeceği”ni hatırlatan bir bakış açısını tercih etmektedir.

Evet, Metin Kıratlı’nın, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmesi sebebi ile yapılan yemin töreninde, Mahkeme başkanı Kadir Özkaya, Kur’an-ı Kerim’den, evrensel hukuk ilkelerini hatırlatan ayetlerin mealini vererek, hepimizi uyaran bir konuşma yaptı..

Cumhuriyet gazetesi, hemen kafayı çıkardı..

 “AYM töreninde Kur’an vurgusuyla yemin töreni” başlığını attı.

Haber metninde de, Özkaya’nın sık sık Arapça terimler kullanması Kur’andan ayetlerle örnekler vermesi dikkat çekti” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet’in eski, dini kavramlara saygısız yaklaşımı yoktu ama.
İnce ince göndermeler yapıyordu.

Oysa..

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya ne demişti?

“Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Lokman Hekim’in oğluna yönelik tavsiyelerine ilişkin ayette “Evladım, yaptığın iyilik veya kötülük hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, Allah onu çıkarıp ahirette karşına getirir. Çünkü Allah her şeyi bütün incelikleriyle bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır” denilirken, bir başka yerde de “Kıyamet gününde öyle doğru, öyle hassas teraziler kurarız ki kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Bir hardal tanesi kadar (hardal tanesi ağırlığında, iyi ya da kötü, basit bir şey) bile olsa yapılanları (her şeyi) getirir tartıya koyarız. Hesap sorucu olarak biz yeteriz” denilmektedir.”

Ne kadar önemli bir hatırlatma..

Tam da, 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesi ve sonrasında cinayeti kimsenin üstlenmediği bir ortamda, “kıyamet gününde kurulacak hassas terazi” hatırlatması..

“En küçük bir haksızlık yaşanmayacağı” hatırlatması..

Ne kadar önemli.

Nisa Suresi’nin 135. ayeti de, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, evrensel hukuk ilkesi olarak hatırlattıklarından.

Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:

“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

Toplumumuzdaki adalet duygusunun yerleşebilmesi, hakkın üstün tutulması için, ne kadar önemli bir uyarı..

Yakınlarınızın aleyhine de olsa, adil şahitler olma yönündeki bu emir, yine hatırlatmış olalım, Nadir Güran cinayeti özelinde, bize ne kadar önemli bir emir olduğunu göstermiyor mu?

Kimseden korkma.. Kimsenin lehine veya aleyhine olacak diye, doğruları söylemekten vazgeçme..

Gazze’de İsrail’in sürdürdüğü soykırım da, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın gündeminde..

Şöyle diyor Özkaya:

“Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında sergilenen zulme, insan hak ve özgürlüklerine ilişkin ihlallere, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere mağdur ve mazlum insanlara karşı yapılan insanlık dışı muamelelere gözler ve vicdanlar kapatılmamalıdır.” 

Ve, ayet-i kerimeyi hatırlatıyor:

İbrâhîm Suresi 42-43. ayet:

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış; Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.”

Şimdi soruyorum laikçilere..

“Laik olmayan, insan bile değildir” diyen saygısızlara..

Adaletin tesis edilmesi için, hakkın üstün tutulması için, zayıfın korunması, zalimin işlediği suçlardan dolayı cezasız kalmaması için, bu ayet-i kerimelerin hatırlatılmasının size ne zararı var?

Kimseye, “inan-inanma” baskısı yapmayalım..

Ama inanan insanlar için, kıyamet günü bir hesap olduğunu, dünyada yaptıklarımız ve yapmadıklarımız için hesap vereceğimizi hatırlamamız, laikçileri niye geriyor?

Aslında, dindarların bu ayetlere sadık kalmaları, onlar için de bir güvence..

Narin Güran’ın cinayeti hakkında şahitliği olanlar varsa, bunu söylememelerinin yanlışlığını hatırlattım..

Şimdi de bir başka somut örnek vereyim..

Can Atalay davasını hatırlatalım..

Kıyamet günü hassas bir terazinin kurulacağına inanmamız, kimin zararına?

Eğer ben, Can Atalay’ı suçsuz olduğunu bildiğim halde, ona haksızlık etmek istiyorsam, yukarda meallerini verdiğimiz ayet-i kerimeler ışığında, bunun yanlışlığını hatırlayarak, haksızlıktan vazgeçeceğim..

İşte tam da bu çerçevede, defalarca yazdım, “Gezi isyanında ölen insanların vebali, o olayları çıkartanların, kışkırtanların, küçücük çocukları sokakta geceyarılarına kadar tutanların boynunda değil midir” dedim.

Ve bu çerçevede Can Atalay’ın suçlu olduğuna inandığım için, hakkında oluşturulan “tahliye edilmesi gerektiği” isteklerine karşı çıktım..

Siyasi bir görüş ile, tahliye isteklerini yanlış gördüğümü söylemedim..

Tam da, yarın bu savunduğum düşüncelerin de hesabını vereceğim inancı ile, yanlışları hatırlattım.

Bu bakış açısının, dindar olmayanlara ne zararı var?

Bir üst otoriteden; ki her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan bir yaratıcının hesap soracağından haberdar olmanın, buna inanmanın, kime ne zararı var?

Kaynak: Ali Karahasanoğlu

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.