Ali Koç Yazdı: Senin Adın Niye #Yorgo Değil?!!..

Hatıralar..!

SEN’İN ADIN NİYE #Yorgo DEĞİL?!..

Bundan yıllar önce, Malkara’ya yanımda iki arkadaşımla bir yolculuk yaptık.

Uzunköprü’ye geldiğimizde yani, dönüş yolunda, aracı kullanan arkadaşımız, ikindi namazını eda etmediğini söyledi, araçtaki üçüncü kişi yurtdışından bir arkadaşımızdı ve çok acil olarak yine yurtdışına çıkması gerekiyordu, yolda benzinlikte kılarsın, dedi, Uzunköprü-Havsa arasındaki benzinliklerde mescit olup olmadığını bilmediğimden Hocam, sahil yoluna gir istasyonun oradan Müsellim Köyü’nde yol kenarında çok güzel bir mescit var, orada eda edersin, dedim ve o arada saate baktım akşam namazına 30 dk. kalmıştı. İlk köy, Değirmenci Köy’dür. Bizim ailemizin de köyü, dedemin köyü, zamanın kısalığından endişeli olan ve aracı da kullanan arkadaşım, abi buraya girelim burada kılayım hemen dedi, ben aslında utancımdan Hocam, Müsellim’de kılarsın, diye ısrar ettim. (Bir kaç yıl önce yine bir Uzunköprü dönüşü yine bir ikindi namazını köyümde kılayım diye köye girip camiye vardığımda yaşadığım hayal kırıklığını onlara anlatmadım ve aynı şeyi yaşamak istemedim. Caminin kapısı yarı açık ve içerisi mezbelelik bir haldeydi.)

Devam ettik, (sonraki köy Hemitli) köye girişte, hemen sol tarafta camiyi gören arkadaşımız, abi ben burada kılacağım namazı diyerek arabayı park etti. Ama caminin bahçe kapısını açamadı. Biz, arabadan henüz inmemiştik geriye döndü. Hocam, laf dinlemiyorsun Müsellim’de kıl, dedim ve yine yola koyulduk. Çakmak Köyü’nde yol kenarındaki camiyi gören arkadaşımız hemen aracı park etti ve namazı kaçırma endişesinin verdiği o gerginlikle apar topar abdest alma mahalline yöneldi, ben de namazı zamanında kılmanın verdiği rahatlıkla onunla birlikte bahçeye girdim ve bir sigara tellendirdim. Arkadaş abdest almaya çalışırken bahçeye 80 yaşlarında ama oldukça dinç bir amca geldi. Ve beni hoşladı, masaya oturdu, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi sordu. Samimiyeti ve sevecenliği gözlerinden okunuyordu. Bizim arkadaş, namazı eda ederken o kısa zaman sürecinde köyde çok yalnız olduğunu ve caminin tek cemaatinin kendisi olduğunu anlattı bana. Caminin yeni yapılmış lavabolarını da kendisinin yardım toplayarak yeni yaptırdığını da..

O arada namazını eda eden arkadaşım camiden çıktı ve ben müsade istedim amcadan, akşama çok az kaldı, beraber kılalım teklifini ve bizim çok acelemiz var arkadaşı gümrüğe yetiştirmemiz lazım, biz Edirne de kılarız artık, cevabımızdan sonra o düşen yüzünü ve imam olmadığında yalnız başına namaz kılmak zorunda kaldığını ve buna çok üzüldüğünü o kısa zamanda bana anlatan o amcanın gözlerindeki hüznü ve yüzündeki hayal kırıklığını hiç unutmayacağım.

Köyü terkederken dilimde kamalistlerin o meşhur tersanesi vardı:

#OolmasaydıhepinizinadıYorgoolurdu

Yanımızda gümrüğe yetiştirmemiz gereken Yunan vatandaşı arkadaşa Hamdi, senin adın neden Yorgo değil, senin adın Yorgo olmalıydı, dedim.

İroni’mi anlamadığı için yüzüme ters ters baktı.

Ben de yaklaşık bir asırdır tâbi olduğumuz toplumsal afaziyi yeniden iliklerime kadar hissettim.

NOT:
Cisr-i Ergene (Uzunköprü)’de, köprünün yapımına da sebep olan II. Murat, Gazi Mahmut bey, Gazi Turhan Bey, Paşayiğit Bey adlı komutanları ile birlikte bölgeye gelip egemenliğini sağladıktan sonra toprakların bir kısmını beyleri ve askerleri arasında dağıtarak yerleşik Türk hakimiyetinin oluşmasını sağlamıştır. İşte bunlar arasında bulunan Çakmak Dede lakaplı asker, Tekke kurmak için yer ve izin isteyince II. Murat o zamanlar gayrimüslimlerin ikamet ettiği Eskiköy’ün alt tarafını Meriç ovasının bir kısmını Çakmak Dede’ye çiftlik olarak vakfetmiştir. Amaç, o zamanlar Dimetoka’nın Kuleliburgaz (Pythion) kazasına bağlı bu bölgenin Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılmasıdır.

Çakmak Dede, yıllarca bu bölgede çalışmış vakıf arazileri 2. Beyazıt Sultan döneminde de geçerliliğini korumuş, hatta Uzunköprü-Malkara arasında bugün Sarıpolat Köyü civarı da topraklarına katılmış, bu bölge de Çakmak Dede’nin oğlu Teslim Dede tarafından işletilmiştir. Oğlu Teslim Dede de tekkesini burada kurmuştur. Cumhuriyete kadar Malkara’nın Sarıpolat köyünün ismi Teslim Köyü’dür. 1900’lü yıllarda Çakmak çiftliğinin sahibi Edirne eşrafından Hacı Emin Bey’in oğlu Ahmet Bey’dir. 1905’te yeni yapılan Uzunköprü Belediye binasının üstünde bulunan saat kulesine takılan 46 liralık saatin 100 mecidiyesini o vermiştir (geri kalanı halktan toplanmıştır). Hacı Emin Beyzade Ahmet Bey, 1920’de Edirne’nin Yunan işgalinde esir edilmiş, 3 yıl sivil esir olarak Yunan adasında tutulmuştur. 23 Mart 1923’te Türk-Yunan anlaşmasına göre Yunan bandıralı Propontis vapuruyla İstanbul’a dönen tamamı Trakyalı olan 973 kişilik sivil esir kafilesiyle serbest kalmıştır.

Çakmak Köy bölgesine insan yerleşimi başladığında Çakmak Dede’den dolayı Çakmak bölgesi ismi verilmiştir. Tekkenin ova yolu üzerinde olduğu hatta bölgede mezarının veya makamının bulunduğu söylenmektedir. Ayrıca, Çakmak Babanın tekkesinin yanında kuyusu da vardır. Köyün mezarlığında yerel tabir olarak “Çakmak Baba” denilen bir mezar vardır. Yaklaşık on yıl öncesine kadar bu mezarın başında sürekli mum yakılmaktaydı. Günümüzde bu gelenek terkedilmiştir. Mezarın yukarıda bahsedilen Çakmak Dede’ye mi yoksa daha sonraki dönemlerde yaşamış birine mi ait olduğu bilinmemektedir. Ayrıca köyde “Çakmak” soyadını taşıyan üç köklü aile de yaşamaktadır. Bu ailelerin de Çakmak babanın soyundan geldikleri rivayet edilmektedir. Bu soyadı 1900’lü yıllarda burada yaşamış olan Hacı İsmail Efendinin oğlu Ali Efendinin çocuklarına verilmiştir.

Çakmak küçük bir yerleşim yeriyken, Osmanlı-Rus savaşından (93 Harbi) sonra köye Rumeli’den göç etmek zorunda kalan göçmenler yerleşmeye başlamıştır. Böylece köyün nüfusu artmaya başlamıştır. Göç hareketi ve muhacirlerin yerleşmesi Balkan Savaşları, Nüfus Mübadelesi sonunda da sürmüştür. Bu göçler sonunda köy, bugün Aşağı Mahalle tabir edilen Ova yoluna doğru gelişmiştir.

2013 yılı nüfusu 339 kişidir.
Kaynak: Ali Koç

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.