Mehmet Ali Abakay YAZDI: Cumartesi Yazıları Pencereli Tarihî Çeşme – Hüzün Tandanslı Yazı-
Bu gün bir fotoğraf paylaşıyoruz.
Dünyada bu emsalsiz fotoğraf karesinde akla işkence kabilinde ayrıntılar mevcut.
Bakıp görmediğimiz, üzerinde durmadığımız noktalar…
Şehrin merkezinde bir yer.
Bir külliye mi medrese mi?
Medrese kısmı okula çevrilmiş.
Okulun karşısında medresenin diğer bölümü.
Vâkıftır, muhtemelen.
Ilgisizlikten, vurdum duymazlıktan kimsenin aldırdığı yok.
Biliyoruz ki tarihî yapılara izin verilse bile bir çivi çakılamaz.
Öğretmenlik ile geçen otuz beş sene…
İçinde olduğum camia ile bağım, resmiyette kalmadı.
Eksiğiyle fazlası ile otuz beş yıl.
Kimse ne yazdığımızı sormadı.
Hatta şehrin Eğitim Tarihi kitabını kurum adına verilen goreve istinaden bir meslektaşımızla hazırladık. Teşekkür eden de olmadı.
Fotoğraf karesi bir okulun önündeki çeşme.
Gelen giden su içsin…
Sebil, bildiğiniz…
Nihayetinde medreseye bağlı.
Medrese her alanda insan yetiştiren bir kurum.
Dönemin üniversitesi.
Bakmayın, ileri-geri söylenenlere.
Medreseyi yıkanlar, eğitim ve öğretim kurumu dikmişler, yerine.
Tarihî yapı yıktırılır mı?
O dönem şartlarına göre bir sakıncası yok.
Cümle ana kapı oldukça sade ve bakılmadan fark edilmeyecek derecede narin bir işçiliğe sahip.
Yanı başında herkesin susuzluğunu giderebileceği çeşme.
Bu dönemde suyu akmaz, nedendir?
Şebekeden boru da çekilmiş.
İşçilik zero, yani sıfır.
“Çeşme susuz kalmasın” düşüncesi güzel.
Avluda yani bahçede çocuklarını görmek isteyenler için müthiş bir buluş…
Çeşmeye pencere açmak!..
Etraf duvarları yüksek.
Pencereden avluya-bahçeye girmeyi engellemek için aklı çok biri, demirden estetik şişler düşünmüş.
Bu çeşme faslını ele alırken, biri itiraz etti:
– Millî Eğitim mensubusunuz. İl Millî Eğitim Müdürü hakkınızda soruşturma açar. Üzerinize vazife değil, bu işler!..
Doğrudur, bu camîâya otuz beş sene ömür harcadık, on beş sene okul okuduk.
Emekli olduk.
Garibim, dostumuz üzerine sinen korkuyu sezdim.
Hep sindirme, gizleme, ürkütme hakîm, bu işlerde.
Çağıran olsa keşke!..
Pencereli bu çeşmenin rezaleti ortadan kalksa.
Bu çirkinliğe kim imza atmış ise sorgulasa.
Arkadaşım, ısrar etti:
– Hocam, başına iş açma, vaz geç!..
Çay içtiğimiz yerden yürüdük, okula doğru.
Çeşmedeki garipliği sezmedi.
Suyu akmayan, pencereli çeşmede bir çöp poşeti.
Köpürdü, coştu:
– Buraya çöp atılır mı?
Belediyede halen çalışıyor, dostumuz.
“Belediyeciler duysa bu isyanı, açığa alırlar, seni” dedim, usulca.
Hak verdi, garibim.
Görmemezlikten geldi.
Susuz, pencere açılmış tarihî medrese çeşmesinden ayrıldık.
O benim, halen öğretmenlik yaptığımı sanıyor:
– Hoca, çoluk- çocuğun var. Açıkta kalırsın. Soruşturma açarsa Okul Müdürü, ne yaparsın? Git okuluna, al maaşını. Şehir-mehir, karın doyurmaz!..
O benim halen emekli olduğumu bilmiyor.
Sahi, bu pencere kitabenin yeri olmasın mı?
Bu cumartesi hüzün var, yüreğimde.
Haklarını yemeyelim, çeşme üstünde bir taş var, iyi bakılırsa.
Ne yazıyor, bu taşta?
Bir bilseydik, sorar mıydık?
Bakın, tekrar mizaha döndük.
Biri derse, ” Pencere, çeşmenin aslında var.”
Ne deriz, ne yaparız?
Bunu kara kara düşünüyorum.
İnsan, kendi kendisini ele verir mi?
Siz, bunu kara mizah var sayınız!..
Mehmet Ali ABAKAY
- Edirne’de Alkol Bağımlılığı Tedavisine Başvuru Artıyor - Kasım 9, 2024
- Akar, Gazi Mihal Bey Hamamı’nda Yapılacakları Açıkladı - Kasım 8, 2024
- Emine Erdek Yazdı: İftira, İnsanın Ahiret Hayatını İflasa Götürür - Kasım 8, 2024