YENİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK’TAN:

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK’un eğitim sistemimiz üzerine daha önce söyledikleri;

“- Öğretmen yetiştirmeyi üniversiteye havale ettik. Üniversiteler otuz yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor.
– Araçları amaç kıldık; sınav kazanmayı sistemin ana gayesine dönüştürdük. ÖSYM bir dakikada soru çözebilenleri başarılı, iki dakikada çözebilenleri başarısız diye etiketlerken, aslında milyonlarca çocuğumuzun kendine olan güvenini yok eden bir kuruma dönüştü. Türkiye’de başarısız olarak etiketlenen onbinlerce çocuğumuz dünyanın iyi üniversitelerinde pekala üstün başarılar ortaya koydular.
– İyi yapamadığımız şeyleri daha çok yapmaya çalıştık. Hiç kimsenin İngilizce öğrenemediği bir sistemi onbinlerce yeni öğretmen atayarak devam ettirdik.
– Öğretmen kalitesiyle uğraşmak yerine, bilgisayar alımı, sınav sayısını artırma, öğretmene sınav koyma gibi gereksiz işlere yöneldik.
– Eğitim sistemi, görünürde çok sayıda demokratik değişiklik yapılıyor olmasına rağmen tektipçi, merkeziyetçi, oligarşik yapısını sürdürüyor.
– MEB’in evvel emirde veriye dayalı karar alma geleneği ve alışkanlığı çok zayıf olduğundan atılan adımlar kimi zaman keskin dönüşlere neden olmaktadır. Kıyafet serbestisi, beş yaş uygulaması gibi birkaç konu başlangıçta toplumun tepkisine rağmen uygulamaya sokulan konulardı. Ancak uyarılara rağmen uygulamaya geçilmesi geri adım atmaya neden oldu. Eğitim bilimini, kalkınma ve istihdamı, okulu, sınıfı bilmeden alınan bürokratik kararlar bir simülasyona veya pilot çalışmaya dayanmayınca geri dönüşler olağanlaşıyor. Hesap verebilirlik mekanizmalarının bürokratik can simitleriyle tıkanması çözüm üretmeyi güçleştiriyor.
– MEB on yıllardır “iyi yapamadığı bir şeyi daha fazla yapma” hastalığından mustarip görünüyor. Verimliliğinin son derece düşük olduğu kanıtlanmış hizmet-içi eğitim faaliyetlerini her yıl artırarak yapmaya çalışma, öğrenci başarısının çok düşük olduğu fen ve matematik gibi derslerin saat sayısını uluslararası standartları yakalama amacıyla artırma gayreti örnek olarak gösterilebilir. Finlandiya gibi bazı ülkeler haftalık ders saat sayılarını azalttığında başarının arttığına dair bazı bulguları paylaşıyor. Öncelikle mevcut saatleri verimli hale getirmek, sonra gerek görülürse saat sayısını artırmak daha yararlı olabilir. Aksi takdirde masa başında alınan kararlar bu yıl yapıldığı gibi tekrar değişecektir.
– Eğitim uygulamalarının önemli eksikliklerinden birisi de aile katılımı ve motivasyonunun bir türlü olması gerektiği gibi ayarlanamamasıdır.
– Yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar ama yumurta dışarıdan kırılırsa hayat sona erer. MEB ne yapacaksa içeride yapacak. Dışarıdaki değişkenlerle zaman harcayıp, kendi ödevini yapmamasından kaynaklanan sorunları başka kurumlara yükleyemez. Son bir-iki yıldır görüldüğü gibi bakanlık sürekli dışarıdan müdahalelerle yönetilirse yumurta kırılır. Tabii eğer hala sağlamsa.”

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.