OSMAN ATAMAN BİNER, HİKAYESİYLE YAZDI: “NOKTA NOKTAM!”
NOKTA NOKTAM…
Rıza Polat AKKOYUNLU’nun muhteşem şiirini H.Kürkçügil kardeşim hatırlatınca hikayesiyle şiiri paylaşayım dedim. Meraklısı için tabi…
“1938-1940 yılları, Bartın’da üstünde Asma köprüsü, içinde yüzen kayığı ile meşhur Kocanaz deresine bakan bir ortaokul, 24 yaşında bir edebiyat öğretmeni Rıza Polat Akkoyunlu ve Bartın’ın o zamanlar en seçkin semti Asma’da üç katlı taş konakta yaşayan güzeller güzeli, hayatının ilk baharında gencecik bir öğrenci kız… Sevmişler birbirlerini hoca ve öğrencisi ama küçük yer ve yasak bir sevda olunca yaşanan; adam evli, kız da çok genç olunca büyük tepkiler olmuş ve susup o şehri de, sevdiği kızı da terketmek, tayin istemek zorunda kalmış şairimiz.
Yani bir nevi ‘sevda sürgünü’ne gitmiş Rıza Polat ve Ankara’dayken uzun mektuplar hâlinde “Bende Kalan Mektuplar” adıyla şiirleştirmiş bu unutamadığı sevgisini ve sevgilisini… Öyle sevmiş ki gizli aşkını, laf söz olur da kıza bir zarar gelir, dile düşer sevdiği diye o sevdiği kıza kıyamamış; onun adı yerine üç nokta (…) koymuş ve “Nokta Noktam”diye seslenmiş sevdiğine.. O günden bugüne çok pek çok kez sevip de söyleyemeyenler, sevip de ayrılanlar ya da bir yasak aşkın sevdasına tutulanlar hep “Nokta Noktam” diye seslenmiştir sevdiğine…”
Nokta Noktam,
Dün bir dosttan uzun bir mektup aldım.
Beni anlatmış sana
ve sen de ona,
“Unuttum artık onu.” demişsin.
Hem bu sözü gülerek, medar-ı iftiharla söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın.
Çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek.
Oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin.
Kan değil, tüküremezsin.
Ruj değil, silemezsin.
Dişi dudaklarına dişlerimle yazdığım dört heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın.
Seninle biz,
hâlâ bir kabukta iki badem içi gibiyiz.
Baharsın, kokacaksın.
Güneşsin, yakacaksın.
Sabah yatağım kadar rüya dolu,
Sabah yatağım kadar sıcaksın.
Unutamam, unutamazsın…
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektuba daha diyeceklerim var.
Gücenme sakın, darılma bana;
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana…
Bahar başladı, Nokta Noktam,
Ankara’da bahar…
Veriminde toprak ana,
Aylar var ki sana,
Tek satır yazamadım.
Oysaki, şimdi mevsim bahar;
Ötüşlerde adın,
Kokuşlarda tadın
Var.
Artık yazmalıyım…
Takvime baktım bu sabah,
Ayrılalı, beş ay olmuş,
Düşün ki Nokta Noktam.
Beş ay denilen nesne tam,
Yüz elli gün eder…
Bunca uzun bir ayrılıksa,
İnsanı her şeye küskün eder…
İnan bana Nokta Noktam,
İnan bana…
Dargınlığım herkese,
Ve tek hasretim sana.
Düşünüyorum,
Hava keskin kokularla dolu,
Düşünüyorum,
“Âşıklar pazarı” na çıkan yolu
Düşünüyorum,
Bu yolun sağında yükselen,
Her geçişte penceresinden,
Tebessümler gelen,
Bahçesinde iri
Kayısı gülleri
Açan evi….
Düşünüyorum,
Bir türlü gelmiyor,
Düşüncelerin ardı:
Ablan yanımda çorapsız gezer,
Başörtüsüz annen,
Benden Kaçardı!..
Düşünüyorum:
Bu mevsimde baban,
Bir yerine iki şişe içerdi.
Miyoplaşınca gözleri,
“Şair! iç be oğlum,
Bahar dişidir, doğurur…” derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam,
Ankara’da bahar,
Gönül ufkumda yağmur bulutları;
Cennet olsa da artık,
Sevmiyorum, sevemiyorum,
Sensiz baharı…
Sen ey
Yirmi dört baharımın en güzel süsü
Sen ey
Mutlu günlerimin mutlu türküsü.
Sen ey
İlk yaz akşamları kadar güzel çocuk
Sen ey
Altın gözlerinin hisli dünyasında
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen ey
Çıplak bir hançer gibi boylu boyunca
Gönlümde yatan,
Sen ey
Her şeyim olan herşey:
Son mektubunda
Söz verdin, tut diyorsun
Unuttum, unut diyorsun…
Unutmak mı?
Ne mümkün seni unutmak…
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinler söz tutabilir mi hiç?
Sen ey
Yirmidört baharımın en güzel süsü,
Sen ey
Mutlu günlerimin mutlu türküsü,
Sen ey
Her şeyim olan her şey….
Bu gece yılbaşı,
Başkente kar yağıyor,
Nokta Noktam,
Başkente kar.
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar…
Başkente kar yağıyor,
Başkente kar…
Bu gece yılbaşı,
Bilirsin ki
Nokta Noktam,
Yılbaşlarında hesaplanır
Çoğu zaman,
İnsanların yaşı!..
Bu gece yılbaşı.
Tokmaklarında yirmi dört hece,
Eğilip üstüme sessizce,
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam,
Bilir misin ne dedi:
“Şair! Kutlu olsun, yaş otuz yedi…”
Ve bir el, saçlarından tutarak kalbimi,
Sana kadar sürükledi…
Bu gece yılbaşı,
Başkent ayakta,
Çalınan Tuna Dalgalar’dır komşu plakta.
Ne de kıvrak bu vals havası…
Başladı gönlümün yine,
On yıl evvelki kanaması.
Ne günlerdi o günler, cancağızım,
Ne günler…
Sen on yedisinde,
Sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben,
Yirmi dört üstünde,
Gönlü her güzelle nişanlı,
Öylesine bir şair,
Öylesine bir delikanlı.
Ne de çabuk geçti zaman,
Hey gidi dünya hey…
Bu gece yılbaşı,
Dışarıda kar yağıyor,
Dışarıda kar.
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar:
Köşede bir kırlent,
Kırlentte bir resim,
Resimde bir mevsim
Bartın’da bahar…
Elimle yapmışım:
Asma köprüsünde Kocanaz Deresi.
Sağda lise,
Solda, “Çakırbeyler” in elma bahçesi
Derede bir kayık,
Kürekte sen,
Dümende ben,
Hava berrak,
Hava temiz,
Ve sularda sarmaşan gölgemiz…
Bu gece yılbaşı,
Başkent ayakta.
Çalınan (Tuna Dalgaları) değildir artık
Komşu pikapta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta…
Dışarıda kar yağıyor,
Dışarıda kar
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar…
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024