Bir Başarı Öyküsü Cengiz Bulut

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ

CENGİZ BULUT/EDİRNE YEREL TARİH ARAŞTIRMACISI
Ali SÜZEN

Cengiz Bulut;  Edirne Sevdalısı, Edirne Tarihini araştıran, özel arşivi olan, Edirne üzerine düşünen ve fikir ileri süren ve her gün 500-600 kişinin ziyaret ettiği Edirne Tarihi web sitesinin kurucusu ve yöneticisi…

Konu Edirne ve Edirne’nin daha güzel, daha işlevsel bir hale getirilmesi ise Cengiz Bulut sessiz kalamaz. Mutlaka söyleyecek sözü vardır ve bu daima Edirne’mizin menfaatinedir. Daha dün gördüğüm ve yeni paylaştığı bir sosyal medya paylaşımını buna örnek verebilirim: Edirneli Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefat yıldönümü 03 Mayıstır ve o Saatli Medrese’de eğitim görmüştür. Cengiz Bulut paylaşımında ona rahmet diledikten sonra Edirne’nin bu durumdan tarihi ve turistik anlamda yeterince istifade edemediğinden bahisle; “Restorasyonu yıllarca süren, bir türlü bitirilemeyen bu medrese en kısa zamanda Sağlık Müzesi gibi mankenlerle canlandırılmalı olarak Fatih Sultan Mehmed Müzesi haline getirilmeli, bir odada eğitim görürken hocası ile, diğer bir odada yere yayılmış deriden bir haritada İstanbul’un fethi hazırlıkları canlandırılmalı, bir taraftan da göz zevkini bozmayacak şekilde gizlenmiş hopörlörlerden Arif Nihat Asya’nın Fetih Marşı enstrümantal mehter müziği eşliğinde tekraren okunmalı, sempozyumlar yapılmalı, hatıra eşyalar, kitaplar teşhir edilerek ziyaretçilere sunulmalıdır.”

Bu sadece bir küçük örnek…

Bir diğer önerisi de hayli haklı ve ilginç: “Tunca Nehri’nin iki kolu arasındaki adacık, ki Edirne Yeni Sarayı’nın Has Bahçesi’dir orası. Şehitler yatağıdır orası… Orada bu tarihi yapıya uygun düşmeyen, bu tarihi dokunun adeta ırzına geçen, üstelik de Tunca Nehri’nin yatağının temizlenmemesi nedeniyle sel baskınlarıyla gündemden hiç düşmeyen Sarayiçi’ne Kırkpınar Stadı hiç mi hiç yakışmamaktadır ve üstelik senede sadece bir hafta kullanılmaktadır. Edirne’mizde Tarihi Kırkpınar Güreşlerinin organize edileceği çok daha uygun yerler vardır. Mesela benim ilk aklıma gelen Askeri Hastane ve Askeri Şehitliğin yakınları bu iş için çok daha uygun ve anlamlıdır.

Peki, kimdir Cengiz Bulut ve bu ilgi, bu tatlı hastalık ona nasıl ve kimden bulaşmıştır(!).

Kendisinden dinleyelim: “1876 yılında Bulgaristan’ın kuzey kesiminde kalan Lofça’dan göç etmiş bir ailenin torunlarından biriyim. 1965 yılında Edirne Merkez Köylerinden Doyran köyünde dünyaya gelmişim. Ailem 1974 yılında Edirne’ye taşındı. Ortaokulu Atatürk Ortaokulunda, liseyi Edirne Ticaret Lisesinde bitirdim. Ortaokulda –Allah uzun ömürler versin- Türkçe Öğretmenim Yılmaz Akın bana okuma sevdasını aşıladı. O günden beri okuyorum, araştırıyorum. 25-30 yıl önce tamamen Edirne Tarihine yönelik “Edirne Tarihi. Com”  adlı web sitesini kurdum. 10’larca yıldır Edirne konusunda birçok kitap yazanlara, üniversite, lise ve ortaokul öğrencilerine araştırmalarında Edirne Tarihi konusunda yardımcı olan, her gün en az 500-600 kişinin ziyaret ettiği, okuduğu bir siteyi yönetiyorum. Edirne’mizin Osmanlı Tarihi dönemini gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorum. İnsanımız pek kitap okumayı sevmediği için kısa bilgilerle web sitemizden tanıtmaya çalışıyoruz. 14 yıldır Selimiye Camii arkasında bulunan Taş Odalar Butik Otelin işletme müdürlüğünü yapıyorum. İstanbul’da Osmanlı Devlet Arşivi üyesiyim. Fırsat buldukça İstanbul’a gider, Edirne’miz ile ilgili belgelere kendimi kaptırır ve merakım daha da artar, bu dipsiz kuyuda kendimi kaybederim.”

Edirne Tarihinde Yahudilerin çok önemli bir yeri var. Bu konudan biraz bahsetsek.

“1492 yılında Endülüs Emevî Devleti çökünce Yahudiler de bundan nasibini alıyor ve İspanya’dan kovuluyorlar. Hiçbir devlet onları kabul etmiyor ancak Osmanlı Devleti müstesna. Fatih’in oğlu 2. Bayezid, İspanya’ya 5-6 gemi gönderip onları Osmanlı topraklarına kabul ediyor. 2. Bayezid vezirlerine şu önemli sözü ediyor; ‘İspanya Kralı ne kadar beyinsiz bir adam ki halkını fakirleştiriyor. Bu gelen insanlar arasında zanaat adamı var, bilim adamı var, yazarlar var, matbaacılar var ve çok, çok önemli sanatkârlar var.’ Bu insanların bir bölümü Selanik’e, bir bölümü de Tekirdağ, İstanbul, Bursa, İzmir ve Edirne’mize yerleştiriliyor. Bunlar, Osmanlı mozaiğinde önemli bir yer işgal ediyorlar, tabii özelde Edirne’mizde. Bir ara nüfusları 20 binlere varıyor. Şehrimizin sosyal, ticari, ekonomik vb. hayatında önemli işlevleri oluyor. Fransız İhtilali (1789)’nden sonra milliyetçilik akımı dünyayı sarıyor. Özellikle Osmanlı hakimiyeti altında uzun yıllar mutlu, mes’ut bir şekilde yaşamış olan Balkan Ülkeleri de bu durumdan olumsuz etkileniyorlar ve kendi milli devletlerini kurmak için Batılı Devletlerin de gizli, açık teşvikleriyle Osmanlı’ya baş kaldırıyorlar. Her milletin içinde çok iyiler olduğu gibi kötüler de vardır. Özellikle İngiltere, ki o dönemin hakin gücüdür, içimizdeki Türkleri, Yahudileri kullanarak süreci hızlandırmışlardır. Balkan Savaşları sırasında Edirne’miz çok acılar çekmiştir. Karlafço Antlaşmasından sonra Edirne sınır (serhat) şehri oluyor. Durmadan büyük göçler alıyor ve müthiş bir nüfus patlaması yaşanıyor ve bu süreçte yüzlerce yıldır burada yaşamış olan  yerli halk da Anadolu’ya göç ediyor. 1934 Trakya Olayları ki, bu süreç de muhtemeldir ki İsrail’in kuruluşunu hızlandırmak ve Yahudileri Filistin’e göçe zorlamak amacıyla yabancı ajanlarca, özellikle İngiliz Ajanlarınca körüklenmiştir, Trakya’dan büyük Yahudi göçü oluyor. Edirne’den, yaşadığı topraklardan göçmek istemeyen, burayı vatan bilen, ekmek yediği, havasını soluduğu yere sahip çıkan Yahudiler de var. Bana anlatılan bir hikaye hayli ilginç: Çok zengin bir esnaf olan Yahudi aileye (bir tenekeye yakın sarı lira altını olduğu iddia ediliyor) İsrail’e göç etmesi için diğer Yahudilerce büyük baskı, büyük vatlarda bulunuluyor. İsrail’e paranı da alarak göç et, orada sana ev, arazi verilecek diye. Bu baskılara dayanamayan Yahudi göç etmeyi kabul ediyor, paralarını götüreceği sırada kendini ihbar ediyor ve en azından altınlarının Türkiye’de kalmasını sağlıyor. Böyle insanlar da var ama sonuçta büyük göç yaşanıyor ve Edirne’de günümüzde sadece bir Yahudi Aile kalıyor: Rıfat Mitrani. O da büyük yatırımlarla Edirne Ekonomisine, iş gücüne karınca kararınca destek oluyor ve o artık kendini Türk kabul ediyor. Hatta kızı Müslüman bir Türk’le evlidir.”

“Edirne’miz metre kareye düşen tarihi eser bakımından dünyada 2.ci… Ama ne yazık ki tarihte uğradığı dört işgal sebebiyle bunların bir çoğu günümüze ulaşamamış. Bu tahribattan en büyük pay, Müslüman, hristiyan, Yahudi vb. ayırt etmeksizin mezarlıklara düşmüş. Bu konuda neler söylemek istersiniz?”

“Mezarlıklar konusu, çok geniş bir konu. Çok geniş ebatlı bir kitap olabilecek çapta bir konu. İki yıldır bu konu üzerinde çalışıyorum. Bilgi, belge topluyorum, okuma yapıyorum. Mezarlıklar, mezar taşları o yerin tapu senetleridir. O topraklarda kimlerin yaşadığının, kimlerin hakkı olduğunun belgesidir. Yahudi, Ermeni, Rum Mezarlıkları talan edilmiştir, büyük tahribata uğramıştır. 1829’da-1878’de Ruslar Edirne’mizi işgal ettiklerinde mevsim kış, sokaklar çamurdur. Mezar taşlarını kırıp yollara sermişlerdir. Kıyık Mezarlığında o zamandan kalma çok değerli kırık mezar taşları hâlâ durur. En önemlisi, Çelebi Mehmed’in Uzunkaldırım’da bir mezarlığa tahnit sonrası iç organlarının gömüldüğünü ve üzerine bir türbe yapıldığını kaynaklardan biliyoruz. Ne yazık ki, bu türbe 1878 Rus İşgalinde tamamen ortadan kaldırılıyor. Bugün yerini bile bilemiyoruz. Bu türbe muhafaza edilebilseydi Edirne’miz için çok büyük bir değer, manevi bir güç olacaktı. Çünkü Edirne’mizde padişah çocukları(şehzadeler) ve padişah eşlerinin mezarları var ama padişah mezarı yok. Hepsi Bursa’ya veya İstanbul’a gömülmüş. Rumlara ait, Yahudilere ait mezarlıklar da zamanla talan edilmiş. Şu an Ayşekadın’da Carfur AVM’nin orada çift şeritli yol geçiyor. Orası büyük bir İslâm Mezarlığı imiş. Birçok alim(bilgin), şair ve yazarlar, büyük değerli insanların yattığı mezarlığın tam ortasından, 1940’lı yıllarda Almanya’dan getirtilen bir şehir plânlamacısı tarafından şehrimize sokulan bir hançer gibi, yolu buradan Ulu(Eski) Cami’nin bitişiğinden Avrupa’ya giden bir yol haline getiriyorlar. Eski fotoğrafları elimizde var. O kadar güzel devlet yapıları, binaları, konaklar hepsi tahrip ediliyor, yıkılıyor. En acısı da mezarlıkların talan edilmesi, yok edilmesi. Daha sonraki dönemde Kıyık’ta 120 dönüm bir alana yayılan mezar taşları ve mezarlıklar… Şahsi koleksiyonumda iki fotoğraf var bununla ilgili. İki fotoğrafı birleştirince 120 dönümlük mezarlığın tamamını görüyoruz. İçerisinde 4-5 tane yapı var. Yahudilerin kutsal saydıkları, Susuz Baba dedikleri ermişleri bir zat var. Onun da türbesi görülüyor. Talan edilmiş, yok edilmiş. Bu 120 dönümlük mezarlık korunabilseydi, etrafı taş duvarlarla çevrilseydi Edirne’mizde doğup büyümüş, yaşamış ve daha sonra göç ederek bütün dünyaya dağılmış olan Yahudilerin turizm açısından korkunç katkısı olurdu. Onlarca otobüs insan gelir, dedesinin, atasının izine düşer ve inandığı dinine uygun dua eder, Edirnelilere ve teşekkür ederlerdi. Bu, Ermeniler için de, Rumlar için de, Bulgarlar için de geçerlidir. Butik Otelimize gelen müşterilerimizin Edirne ile bağlantısı kalmamış ama atalarının izlerine düştüklerini çok gördüm. Sonuçta insan…İnsan olarak, şehir olarak sahip olduğumuz değerlere sahip çıkarsak herkes mutlu olacak, herkes kazanacak. Turizm durduğu an dünya ekonomisi durur. Çünkü turizm, bir şehrin fırıncısına, yumurta satanına kadar her sektörü etkiliyor. Konaklamalı turizmi teşvik etmemiz lâzım. 12 aya yayabilmemiz lâzım… Turizm açısından altyapı eksikliklerimizi acilen gidermemiz lâzım. Hizmet sektörünün eğitilmesi, iyi denetlenmesi lâzım…”

Turizmin en önemli lokomotiflerinden biri de rehberler. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Edirne’mizde halen 11 tane lisanslı rehberimiz var. İşleri çok yoğun oluyor; ya şehir dışında oluyorlar, ya da dolu… Bu konuda büyük sıkıntı yaşanıyor, ne yazık ki. Edirne’ye şu an cevap veremiyorlar. Alan Kılavuzu dediğimiz, parayı ön plânda tutmayan Edirne Sevdalısı olan, Edirne’yi ve Edirne tarihini çok iyi bilen gönüllülerimizi Halk Eğitim Merkezi’nin açacağı kursa teşvik ederek, kurstan ve sonunda sınavdan geçirerek bu kişilere lisans vermemiz ve onlardan istifade etmemiz lâzım. Dışarıdan gelen rehberlerin bazıları 3 yer gösterip tamam Edirne bitti diyorlar. Fatih’imizin eğitim gördüğü Saatli Medrese’ye hamam diyenleri de gördük. Bu şehir kötü şeyleri hak etmiyor. Edirne çok, çok önemli bir potansiyele, tarihe ve tarihi eserlere sahip… Velhasıl, Edirne’mize sahip çıkmamız lâzım…”

Son sözlerinizi alabilir miyim?

Rahmetli Üstadımız Süheyl Ünver’in  sözüyle konuyu bağlayalım mı? ‘Her şey biter, Edirne bitmez!”

09 Mayıs 2018, Edirne

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

One thought on “Bir Başarı Öyküsü Cengiz Bulut

  • Eylül 3, 2018 tarihinde, saat 21:44
    Permalink

    Birkaç yıl önce tanımak ve devamında dostluğunu kazanmak mutluluğuna eriştiğim, vaktini, emeğini memleketi Edirne için seferber eden Edirne âşığı. Edirneli olmayan beni bile Edirne sevdasıyla yoğurmasını bilen bir dost olarak kabul ediyorum değerli Cengiz Bulut üstadımızı.

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.