“Doğu Türkistan Raporu”
Saadet Partisi Sosyal İşler Başkanlığı, “Doğu Türkistan Meselesi” konusunda bir rapor yayınladı. Konu ile ilgili bilgi veren İl Başkanı Ali Demirkıran, “Doğu Türkistan’da Uygurlara yönelik her türlü insan hakkı ihlaline ilişkin uygulamaların bir an önce son bulması için Türkiye üzerine düşen her türlü siyasi, diplomatik çalışmayı yapmalıdır. İnsan hakkı ihlallerinin son bulması ve kalıcı bir çözüm için dünya ülkelerini harekete geçirmelidir” dedi.
“Uygur meselesine olan ilgi, bölgede gerçekleştirilen insan hakkı ihlallerinin giderek yoğunlaşması ve kamuoyuna daha fazla yansıması sonucu 2000’li yıllardan itibaren oldukça artmıştır” diyen Demirkıran, hazırlanan raporla ilgili özetle şunları söyledi;
“Doğu Türkistan meselesi son dönemde ABD ve Çin rekabetinin çatışma noktalarından biri haline gelmiştir. Batılı devletler bölgede gerçekleştirilen insan hakkı ihlallerine ilişkin Çin’e sert eleştirilerde bulunmuş ve bu tavır resmi yaptırımlar uygulamaya kadar götürülmüştür. Uygur meselesi, Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerde de önemli bir parametre olarak kendisini göstermekte, fakat Türkiye’nin zaman zaman kullandığı sert söylemlere rağmen iki ülke arasında daha çok Çin lehine artan karşılıklı bağımlılık ilişkisi nedeniyle Ankara ‘temkinli’ denilebilecek bir politika izlemektedir.”
Çin tarafının ise konuyu her seferinde kendi iç meselesi olarak nitelendirmiş olduğuna vurgu yapan Demirkıran, “bu konudaki siyasal söylemini Batı’nın Çin’i karıştırma politikası ve ‘ayrılıkçı/radikal Uygurlu teröristlerle mücadele” temeline oturtmuştur” şeklinde konuştu.
Demirkıran devamla, “Çin yönetiminden bölgeye dair bilgi almanın zorlukları göz önünde bulundurulduğunda uluslararası ve çoğunlukla Batılı kaynakların belli bir amaçla yapılan iddiaları ve Çin’den kısmen alınabilen bilgiler ışığında Uygur meselesine ilişkin ortaya çıkacak her türlü veri ya da iddianın temkinli ve aklıselim bir şekilde ele alınması gerekir. Uygur meselesine yönelik politikaların temelinde Uygurları insan hakları bağlamında rahatlatacak adımlar atılması ve bu yapılırken de büyük güçlerin Uygurları kendi amaçlarına yönelik kullanışlı bir araca dönüştürmesinin engellenmesi bulunmalıdır. Batılı ülkeler ve ABD’nin, son yıllarda Çin’e karşı takındığı tutum ve aralarındaki rekabet bağlamında Çin’in diğer ‘sorunlu’ bölgeleri olan Hong Kong ve Tibet gibi meselelerin yanında Uygur meselesini de uluslararası gündemin üst sıralarında tutarak Çin’i yıpratmaya çalışması beklenebilir bir öngörüdür. Çin’in bu hususta özür dilemesi ya da tazminat ödemesi gibi kesin hedefler yerine, bölgedeki Uygurların mevcut yaşadığı sorunların göz önüne getirilip uluslararası kamuoyunun dikkatini bölgeye çekerek insan hakları bağlamında temel insani taleplerinin karşılanması sağlanmalıdır. Mevcut şartlar/konjonktür göz önünde bulundurulduğunda oluşturulacak politikalarda “eşit vatandaşlık hakkı talebi” temasını işlemesi daha yerinde olacaktır.
Türkiye ve Çin arasındaki güç dengesinin Çin lehine olması ve Uygur meselesinin ikili ilişkileri aşan bir boyuta ulaşması nedeniyle Çin’e karşı uluslararası kamuoyu ve örgütlerin desteğinin alınması gerekli ve gerçekçi olacaktır. Türkiye’nin tarihsel olarak Uygurların en önemli sığınma limanı ve diasporanın destekçilerinden biri olduğundan hareketle, söz konusu ihlallere yönelik atılacak adımlarda Türkiye’nin etkin ve sonuç alabilen bir diplomatik tutum sergilemesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Doğu Türkistan’da bulunan Uygurlara yönelik her türlü insan hakkı ihlaline ilişkin uygulamaları ve ilgili düzenlemeleri yürürlükten kaldırması gerektiği vurgulanmalıdır. Pekin yönetimine, ‘yeniden eğitim’ kamplarındaki kişileri koşulsuz olarak serbest bırakması ve Uygurlara yönelik uygulanan doğum kontrol ve zorunlu işçi olarak çalıştırma gibi uygulamalarını bitirmesinin olmazsa olmaz bir beklenti olduğu aktarılmalıdır. Bu bağlamda BM İnsan Hakları Konseyi başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların insan hakları alanında faaliyet gösteren uzmanlarının Doğu Türkistan’da kapsamlı incelemelerde bulunmasına izin vermesine yönelik çağrılara hız kazandırılmalıdır” açıklamasını yaptı.
“Saadet Partisi olarak ‘Şahsiyetli Bir Dış Politika’ takip edilmesi en önemli hedeflerimizden biridir” diyen Ali Demirkıran, “Türkiye, dünyada her türlü zulüm ve sömürünün ortadan kaldırılması ve Adil Temeller Üzerine Kurulacak “YENİ BİR DÜNYA” nın tesisi için tüm diplomatik ve siyasi çalışmaları yapmalıdır” vurgusunu yaparak “Doğu Türkistan konusunun kalıcı bir çözüme kavuşması için hazırlanan bu raporun faydalı olmasını temenni ederiz” temennisinde bulundu.
Haber MERKEZİ
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024