Psikolog Hüseyin KAÇIN YAZDI: ALLAHIM! SERAPLARA DEĞİL SIRLARA GÖNÜL VERMEYİ LÜTFEDER MİSİN?
Allah’ım!
Sen bilinmeyi ve sevilmeyi murad ettin. Ben ise bilmedim ve sevmedim. Huzur mu buldum? Saadet mi buldum? Neşe mi? Sevinç mi? Bula bula elimde ve yüreğimde bulduğum büyük bir günah ve irili ufaklı biriken yığınla günahlarımla Sana geldim. Allah’ım! Yalnızlığımla burkula burkula, bahtımla vurula vurula, kalbimle kırıla kırala aşkın kıyısına tutunmak istiyorum. Fakat Allah’a yönelenlerin yollarına dair bilgim yok. Büyüğüm, yaşıtım ya da küçüğüm bir insan olsa idi yanımda ama hala yalnızım. Bu da benim bahtımdır. Bahtıma küsmek isyan değil midir? Kısmetimde her ne var ise kabullenmek sevap değil midir? Kaderimde yazılıp çizilen hep insansızlık olageldi. Yalnızlık! Yalnızlık karanlıklara bürünen bir aydınlık imiş. Peki yalnız olan nasıl sevebilir? Artık bir insanı yüreğimden ve gönlümden sevemiyorum. Herkese yüreğimi sundum ve herkes yüreğimle birlikte bir serap olarak kayıp gitti. Biliyorum ki herhangi bir insana uzatacağım elimde, gönlümün bin yarasını bulacağım. Herkes benden her şeyimi çekip aldı. Bütün bu yaşadıklarımdan sonra bitkinim ve bitkinliğimle sadece ve ancak “Allah” diyorum. “Allah” deyişimin beni terkedip gitmemesini diliyorum. Herkes terk ederse etsin umrumda bile değil fakat dudaklarımda ve kalbimde “Allah” diyen bir sıcaklık(?) hep benim yanımda kalsın.
Kalbimde “Allah” diyen bir ses duydukça susmak istiyorum. Söz benim neyime? Sözün yalan olduğunu, gurur olduğunu, kibir olduğunu hala anlamadım mı? Sözlerimiz ve bakışlarımızla aslında neyi anlatmak istemekteyiz?Sözlerimiz ve bakışlarımız benliğimizdir ve her benlik tanrılık sevdasındadır. Benim benliğimde düşüncelerime, bedenime, iyiliklerime, güzelliklerime başkalarının tapınmasını dileyen bir yanım vardır. Benliğime tapınacak ne kadar köle bulursam o kadar güçlü olduğuma hükmeden o yanım bana ne vermektedir? Güç görünümlü azapların alevinde kıvranmayı sürdürmek kazanç mıdır? Haykırmak istiyorum:
-Ben tanrı değilim. Tanrı olmadığını kabullenenler peygamber olduklarını iddia edebilirler. Ben peygamber de değilim. Bir daha haykırmak istiyorum:
-Allah’tan başka Allah yoktur.
Elimle yazıp, dilimle haykırabiliyorum. Bir de gönlüm var benim. Keşke gönlümden yazıp, gönlümden haykırabilseydim. Fakat gönlümden yazacak ve gönlümden haykıracak bir gönül hayatım yok. Ki benliğimden, gururumdan, kibrimden temizlenmedikçe gönlüm gönül müdür? Yine de bana anlatılan Allah’a değil benim hayatımdan anlaya bilebildiğim Allah’ıma belki isyandır amma kısık sesle mırıldanmak istiyorum:
-Vuruldum, kırıldım ve kovuldum. Allah’ım! Senden başka sığınacak bir yer olarak insanların kalblerine yöneldim. Allah’tan başka sığınılacak her şey bir serap imiş.
Allah’ım! Beni vuran, kıran, kovan bir hayatım var. Kalbim burkuluyor. Hayat beni yıkmaya ayarlanmış diyorum. Kinimden, öfkemden, kızgınlığımdan çatlayarak patlayasım geliyor. Tam patlayacakken, Allah var diyorum ve birden yüreğime Sen geliyorsun. Anlayabildiğim kadarıyla kalbimde gizli olanların açığa çıkması için hayatım beni vurarak, kırarak ve kovarak terbiye ediyor. Allah’ım! Sana gelen yollar vardır. O yolları bilmiyorum. Allah’ım! Sen ettirmedikçe isyan etmeyeceğim. Benliğimden, gururumdan, kibrimden yırtık pırtık halimle bir avare gibi de olsa bilmediğim yollarda sana sığınmak adına, Sana doğru yöneleceğim. Tıpkı Kabe’ye yönelen karınca gibi. Allah’ım! Beni af ve kabul eder misin? Bilinmen ve sevilmen adına beni de bilenlerin ve sevenlerin meclislerinde bulundurur musun? Ben mi aramalıyım yoksa onlar mı bulmalı? Arayabildiğim kadarıyla aradım; bilen ve seven olarak bulduğum alice babayiğitçe Sana geldi ve bedenen kayboldu.
Allah’ım! Sen büyüksün diyemiyorum. Çünkü benim büyük deyişimden de büyüksün.
Hayatımın en son akşamında beni terbiye eden Sen’din. Akşam namazını kılmak için yaptıklarımın ya da bütünüyle o gün yaşadıklarımın bir karşılığı olarak bana sunduğun lutfun ne hoştu. İslam dünyasının bir ülkesinden gelmiş ve o akşam arkasında namaza durduğum yanık yüzlü o gencin yanık sesinde sükunetle yankılanan:
“ Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. “
Allah’ım! Kainatın sonsuzdur. Hakiki sonsuzluğun ise kainatın sonsuzluğundan da sonsuzdur. O halde benim bilmek adına bildiğim bir hiçtir. Görünenler bir serap görünenlerin ötesi bir sırdır. Allah’ım! Seraplara değil sırlara gönül vermeyi lütfeder misin?
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024
B…
Rabbim Allahımızın sevdiği kullar arasına cümlemizi dahil eylesin.
Allah var demekle varlığını kabul etmiş olmuyoruz.
Allah her an yaratma halindedir ayetince her anımıza dahildir.Her zerremizde mevcuddur.Lâ Mevcude İllallah desturu da niceleri geçti gitti bu alemde.
LÂ diyerek yok ettiğimiz her nefsani-şeytani ve madde aleminden sıyrıldıkca,Vahdet dediğimiz her yerde herşeyde O vardır deriz.İLLALLAH zikrinde olduğu gibi İLLA ALLAH vardır.
Bizler dünya denen cenderede sıkışmış varlıklar değiliz.İmtihana layık kul olarak seçilmiş insanlarız diye kabul edip Kutsi yola düşmek gerekir.
Tasavvuf alemi 200 den sonra artık bir başına görünse de,İmam Rabbani hz dediği gibi ,”yüksek mertebeli velilerin kitabları mürşit niteliğindedir.
Ne zamana kadar faidelenebilir.İşte burada doymamak vardır.
Kalb testisi bir damla ile dolan insan var ,okyanus kadar hikmet de dolsa doymadım diyen de var.
O yüzden Allahımızı sevenler ile Allahımızın zatının sevdiği kullar ayrıdır.
Bizler Sevilen olmayı aramaya düşmeliyiz.
Hz.Şems’in de buyurduğu gibi,Kimi ahiret adamı,kimi Allah adamı.İşte Mevlana onlardandır diye işaretinde ki örneklik de bunu gösterir.
İslam tarihinde ki kırılma noktalarını kin nefret ile büyütenler ve işin avam bakış açısı ile bir de mürşitsiz islamı anlamaya çalışanlar işi zora sokuyor.
Her doğrunun üstünde bir doğruluk daha vardır.En üstte DOSDOĞRU makamı vardır.
Biz maalesef avam takımı istidracı öğrenemedik ya da geç öğrendik.
Tasavvuf ehli yüksek mertebeli Dost makamındakileri de bulmak zorlaştı.
Var mı var.Dünyayı gözünde büyütürsen,bulamazsın.KALBİNDE KÜÇÜLTÜRSEN dünyayı Tayy mekanda yapar ya da o mübareklerin Muhabbet sevgisi bizlere ulaşır.
Seven sevdiği ile beraberdir hadisinde mesafe yoktur,Zamansal anlayışta yoktur.
Allahımız her şeye Kaadir dedikten iman ettikten sonra ,ama fakat lakin gibi şüphelerle hiçbir yere varılamaz.
Selam saygı ve hürmetlerimizle