İsa Kılıç Yazdı: Yitik Cennet’in Peşinde Sonsuz Arayış
Dost’ca….
YİTİK CENNETİN PEŞİNDE SONSUZ ARAYIŞ
-farklı bir yazı, umarım hoşunuza gider-
Yerde bir karınca görürsünüz, ağzında kendi cüssesinden çok büyük bir ayçiçeği kabuğunu bir ucundan tutmuş gidiyor. Bildiğim kadarıyla yalnız karınca ve bir de insanoğlu sonsuz bir ihtirasın peşinde biriktirir, daima daha fazlasını ister.
İnsan, ömrü boyunca bir arayış içindedir. Arzuları ve istekleri bitmez. Bir şeyi elde ettikten sonra başka bir şeyi ister. Şu kalantor patrona bakın televizyonları, gazeteleri, fabrikaları, işyerleri ile bir imparator, bu hala ona yeterli gelmiyor.
Şu mevki ihtirası içindeki adama bakın hep bir derece daha yükselmek istiyor, onun için kulis yapıyor, entrika çeviriyor. Şu herkesin kıskandığı şöhretli adama bakın daha çok tanınmak istiyor. Şu binlerce müridi olan tarikat şeyhi, daha çok mürit istiyor.
Psikolog Otto Rank insandaki bu arayışın rahimden kopuşun verdiği sarsıntı olduğunu söylüyor. İnsan tekrar o eski yaşama kavuşmak için mücadele eder. Bu düşünce ne kadar doğrudur bilemem ama bence insan ömrü boyunca çocukluk çağını arar. Çocuğun her arzusu yerine getirilir. Fakat büyüdükçe bu saltanatını kaybeder.
Büyüdükçe yardım kesilir ve artık kendi başına kalır. Eski şefkati ve emre amadeliği göremez. Bunu bütün hayatında yakalamaya çalışır. Kendini tahtından indirilmiş bir krala benzetir. Onun için uğraşır, didinir durur. Adeta attan inip eşeğe binmiştir.
Tasavvufa göre insan, ruhlar âleminde Tanrı ile bir ve bütün iken dünyaya salınmış, aslından kopup uzaklaşmış, Cennetten kovulmuştur. Dünya hayatı o ezel âlemindekine kavuşmak için bir çabalayış ve aslını arayıştır. Bunun içindir ki hiçbir şey onu tatmin etmez. Bunun farkında olmayarak fani olan şeylerin peşinde habire koşar durur.
Mevlana felsefesini mesnevinin dibacesindeki ilk on sekiz beyitte özetlemiştir. O, ney’in (içi boş kamışın) nağmelerini; aslından kopuşun, ayrılığın feryadı ve aslına kavuşmanın özlemi olarak anlatır. “Neyin içindeki hava değil ateştir. Bu ateş kimde yoksa yok olsun” der.
Şarkın büyük bilgesi Ömer Hayyam der ki: “Ezeli sırları ne sen bilirsin ve ne ben. Bu muammalı hayat kelimesini ne sen okursun ve ne ben. Her şey seninle olan dedikodumuzun gerisindedir. Perde kalkınca ne sen kalırsın ve ne ben”.
Eviniz şen, gönlünüz gülşen olsun……dost.
Kaynak: İsa Kılıç