Abdullah Doğrusöyler Yazdı: Yahudilerin Hadis-i Şerifteki Büyük Keşfi

YAHUDİ OYUNLARI ….
….

Yahudilerin Hadis-i Şerifteki Büyük Keşfi

İstanbul’un fethinden sonra İngilizler Osmanlı’yı yıkmak için yemin etti.
1922 yılına kadar, 388 sene bu yeminlerini yerine getirmeye çabaladı.
Bunun için sürekli olarak içeride fitne, dışarıda isyan çıkardılar.
Sonunda Osmanlı yıkıldı.
Osmanlı Devleti’nin hakim olduğu topraklardan; Avrupa kıtasında 28, Asya kıtasında 14 ve Afrika kıtasında 22 olmak üzere toplam 64 ayrı devlet çıktı.
Bugün dünyada var olan devletlerin üçte biri bir zamanlar Osmanlı toprakları içerisindeydi.
Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte kurulan İslam ülkelerine bir bakalım.(Parantez içerisindeki rakamlar Osmanlı idaresine bağlı kaldıkları zamanı gösteriyor.)
Irak (402 yıl), Suriye (402 yıl), Filistin (402 yıl), Ürdün (402 yıl), Suudi Arabistan, (399 yıl), Yemen (401 yıl), Umman (400 yıl), Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl), Katar (400 yıl), Bahreyn (400 yıl), Kuveyt (381 yıl), Lübnan (402 yıl), Mısır (397 yıl), Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp, Tunus (308 yıl), Cezayir (313 yıl), Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye, Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habes, Cibuti (350 yıl), Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla ve Kenya sahilleri (350 yıl)
Liste böyle uzayıp gidiyor…
Özellikle bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim.
Osmanlı’dan sonra kurulan bu devletler arasında tek bir tane dahi Ehl-i Sünnet, yani sünni bir İslam devleti bulunmuyor.
Osmanlı’yı yıkan hainler, o topraklarda daima bozuk fırkalara mensup devletler kurdurdular, ya da devletlerin başına bozuk kimseleri getirdiler.
Bunlardan birisi Vehhabi Arabistan’dı.
Suudi Prensi’in Vehhabilikle ilgili önceki günkü itirafı da zaten bunun ispatı oldu.
İngiliz ve Yahudi alçakları İslam coğrafyasından Ehl-i sünnet’i silmek için ellerinden geleni ardlarına koymadı.
Osmanlı’yı yıkma nedenleri de zaten bu idi.
Osmanlı İmparatorluğu, Ehl-i sünnet vel Cemaat itikadine bağlı, gerçek bir şeriat devletiydi.
Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte son şeriat devleti de yıkılmış oldu.
O günden bu güne Ehl-i sünnet bir şeriat devleti de gelmedi.
Buna karşılık bozuk fırkalardan pek çok sözde İslam ve şeriat devleti kuruldu.
Vehhabi Suudi Arabistan, Şia İran ve BAE vs gibi..
İşte işin püf noktası da burası..
İslam’a savaş açan kafirlerin de münafıkların da esas hedefi sünniliktir. Yani Ehl-i sünnetti.
Bu; dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacaktır.
Kuran-ı Kerim’i ve Hadis-i şerifleri sadece Müslümanların mı okuduğunu sanıyorsunuz?
Emin olun kafirler bizden çok okuyor.
Hatta Yahudiler Kuran-ı Kerim’i kendilerine rehber edinmiş durumda.
Bugün İsrail’de Kur’an-ı Kerim enstitüsü var.
Pek çok Yahudi bilim adamı Ayet-i Kerimeleri didik didik edip, kendilerince önlemler alıyorlar.
Sonuçta inanmadıkları dinimizden, kendilerine dünyalık kurtuluş yolu bulmaya çabalıyorlar.
Sadece Ayetler mi?
Hadis-i Şerifleri de tarıyorlar.
Peygamber Efendimiz ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir Hadis-i şerif’inde şöyle buyurdu; Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça, taşlar bile, “Ey Müslüman şu arkamda gizlenen Yahudi’yi öldür” diye haber vermedikçe kıyamet kopmaz. Sadece Garkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç onların ağacıdır.
Okudukları bu Hadis-i Şerif-i üzerine; bugün İsrail’in her yanına garkad ağacı diktiler.Bunun dışındaki ağaçları kesip, taşları kaldırdılar.
Yahudilerin bu Hadis-i şerifte keşfettikleri başka bir ayrıntı daha var.
O da, “Müslümanlar” ifadesiyle kastedilen Müslümanların, sünniler yani Ehl-i Sünnet kimseler olduğudur.
Peygamber Efendimiz’in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) diğerlerini , “Bozuk fırka” olarak ifade etmesinde yola çıkarak, ‘Müslümanlar’ ifadesinden Ehl-i sünnet’i kastettiğini anladılar.
O yüzden de var güçleriyle Ehl-i sünneti devlet ve toplumları ortadan kaldırmaya çabalıyorlar.
Tamamı Ehl-i sünnet olan Filistin’e dışarıdan, Türkiye gibi ülkelere hainleri aracılığıyla içeriden saldırmalarının temeli de budur.
İngilizlerle el ele veren Yahudiler, Ortadoğu’da sünniliği yok etmek istiyor.
Biliyorlar ki; Ehl-i sünnet yok olarsa, Din-i islam da yok olur.(Bilmedikleri şey; Allahü teala’nın buna kıyamete kadar müsade etmeyeceği gerçeğidir.)
Peki Ehl-i sünnet nedir?
Peygamber Efendimiz ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bulurdu ki ; Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.
Kimdir onlar?
Ehli sünnet vel cemaat olanlardır.
Sünnet, Resulullah’ın bildirdiği yoldur. Cemaat da, Eshab-ı kiramdır.
Sünnet ve cemaat ; Resulullah’ın ve Eshab-ı kiramın gittikleri, itikattaki tek doğru yol demektir.
Bugün uyulan dört hak mezhep (Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli) Ehli sünnet yolundadır.
Bu dört mezhebe uyana Sünni denilir.
Sünni demek; sünnete uyan, yani Resulullahın yolunda olan demektir.
Ehli sünnet’e uymayan diğer mezhep ve oluşumlar ise (Vehhabilik, Şia, İsmailiye,) bozuk fırka hükmündedir.
Ehl-i Sünnet sadece kafirlerin değil bozuk fırkaların da hedefindedir.
Bugün Hıristiyan aleminin tek derdi nasıl ki Dini İslam’ı yıkmazsa, Dini İslam’ın içindeki bozuk fırkaların da tek derdi Ehli Sünnet’i yıkmaktır.
Neden?
Eğri, daima doğruya saldırır.
Eğri eğri olduğunu kabul etse zaten mesele kalmaz.
Sorun; Eğrinin kendini doğru sanmasıdır.
Allahü teala Müminun suresi 53 ve Rum Suresi 32. Ayetinde buyurdu ki;
– Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.
İşte bugün hem içimizde hem dışımızda; yaşanan olayların, savaşların ve kavgaların özeti budur.
Herkes kendisini doğru sanıyor.
Ortadoğu’da sünnilerin çoğunlukta olduğu üç ülke vardı; Irak, Mısır ve Suriye..
Bu üç ülke bakın bugün ne haldeler?
Irak da Suriye’de birer harabeye döndü.
Bunların tekrar toparlanması onlarca yıl sürecek.
Mısır’da darbe yapıp kukla Sisi’yi getirdiler ve on binlerce ehl-i sünnet sünniyi hapislere tıktılar.
Sisi, Mısır’ın sadece yüzde 38’nin oy kullandığı bir seçimle tekrar seçildi.Yüzde 62’lik sünni Mısır halkı ise esir durumda.
Ya Afganistan’a ne demeli?
Afganistan’ın yüzde 90’ı sünni müslümandı.
Orasını da mahvettiler.
Amerika ve koalisyon ortakları bu dört ülkeyi harabeye çevirip yakıp, yıktı.
Yetmedi; El Kaide ve DEAŞ isimli ısmarlama örgütler üzerinden on binlerce Müslümanı katlettiler.
Amerika, İsrail ve batının görünürdeki en büyük düşmanı ve hasımı İran değil mi?
Peki aynı şeyi İran’a neden yapmıyorlar da hep sünni ülkelere saldırıyor?
Bütün bunlar bir tesadüf olabilir mi?
Ehl-i Sünnet’in başka bir düşmanı da İran’dır.
Sonuçta; düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesi var.
Gelelim işin can alıcı noktasına.
Halen dünya üzerinde Ehl-i sünnet’in, yani sünniliğin kalesi Türkiye’dir.
Hem içeriden hem dışarıdan sürekli saldırıya uğramamızın ana nedeni de zaten budur.
Onlar ehl-i sünnet’in kalesini yıkmak istiyorlar.
İçimizdeki hainlerin, dışımızdaki düşmanlarımızın hedefi budur.
Bakın 100 yıldır kaç türlü saldırı altındayız;
1- Bizi rahat bırakmamak için; PKK, DHKP/C VE TMLKP gibi terör örgütleri kurup aramıza saldılar.
Bu örgütler üzerinden; hem askerimizi/polisimizi hem de ekonomimizi vurdular.
2- Yeşilçam üzerinden milletin bilinç altını zehirlediler.
Orada uydurdukları ‘Arap bacı’ tiplemesiyle, zencileri ‘Arap’ diye yutturup millete Arapları küçümsettiler.
Karışık işler için sürekli olarak ‘Arap saçı’ dediler. Oysa Arabın saçı düz olur. Saçı karışık olan zencidir.
Böylece Mübarek Peygamberimizin mübarek soyunu, hor göstermeye kalktılar.
Çektikleri filmlerde hocaları ve imamları; sahtekar, üç kağıtçı ve ırz düşmanı gösterdiler.
Bilinçaltına yapılan bu algı operasyonlarıyla milleti; Araplara ve dinine düşman ettiler.
3- Medyamızı ele geçirip; eğriyi doğru, doğruyu eğri gösterdiler.
Medyalarında; zinayı aşk, namusu gericilik saydılar.
Kıçını açanı cesur, göğsünü açanı cüretkar, kapananları ise yobaz ilan ettiler.
4 -Gözünü hırs bürümüş SATILIK politikacıları parlatıp, iktidar yaptılar.
Onlar eliyle; Ekonomimizi, din ve etnik köken olarak kendilerinden, isim olarak bizden olan, dönmemiş dönmelerin ellerine teslim ettiler.
Milletin evlatlarını da bunların fabrikasında işçi yaptılar. Geride kalanları da Almanya’ya yollayıp, en pis işlerde çalıştırdılar.
Bankacılık sistemini ele geçirip bu milletin parasını faiz adı altında sömürdüler.
Türkiye’nin bütün zenginliklerini bir kene gibi emdiler.
5 -Askerlerimi kendilerine emir eri yaptılar.
TSK, Düne kadar Amerika’dan habersiz ve izinsiz tek adım bile atamaz hale getirildi.
Ordumuza; kendi silahlarını, kendi mermilerini ve kendi bombalarını satıp, kendilerine kendilerine esir ettiler.
Bütün bu alçaklıkları maalesef içimizdeki hainler aracılığıyla yaptılar.
6- Fetullah Gülen üzerinden Türkiye’yi Hıristiyanlaştırmaya kalkıştılar.
FETÖ alçağı bu yüzden ilk olarak milletin dinine ve değerlerine saldırdı. Bunları bozup Ehl-i Sünnet’i yıkmaya kalkıştı.
Fetullah’ın ağzından bu güne kadar bir kez bile ‘Ehl-i sünnet’ kelimesi çıkmamasının nedeni budur.Çünkü o hain, efendileri gibi Ehl-i sünnet’in en büyük düşmanıdır.
Yaklaşık 100 yıldır bu masallarla uyuttukları millet uyanınca, taktik değiştirip FETÖ itlerini üstümüze saldılar.
Bu kez gizliden gizliye değil, açıktan açığa vatanımıza toptan ele geçirmeye kalktılar.
Şükürler olsun ki bu millet; Allahü teala’nın hikmeti, Peygamber Efendimiz’in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mucizesi, Evliyanın ve büyüklerin kerameti ve Müminlerin feraseti ile vatan haini FETÖ’cüleri yere serdi.
Dünyada bu millet kadar haini olan başka bir millet yoktur.
Hainimiz çok ama, şükürler olsun ki alimimiz de çok.
İşte o alimler sayesinde bugünlere sağ –salim, hatta daha da güçlenerek geldik.
Rabbim onlardan ilmi kadar razı olsun.
Hal böyle iken;
Aynı safta durduğumuz ve saldırılara karşı koyduğumuz bir bir bakanın kalkıp; “En büyük fitne, mezhep fitnesidir” demesi, hakikaten çok hazin bir olaydır.
Elin Yahudisi Ehl-i sünnet’e saldırırken, aramızdaki bazı din cahillerinin onlara eşlik etmesi, bundan da vahimdir.
Bunların; cehaletlerinden,“Fitne” dediği Ehl-i sünnet, oysa bu milletin koruyucusu ve yegane kurtuluşudur.
İlla bir fitne ve fitnebaz bulmak istiyorsanız, en yakınınıza bakın.
Zira ; EN BÜYÜK FİTNE, MEZHEPSİZLİK FİTNESİDİR.

Sen, onların dinine uymadıkça
Hristiyanlarla Yahudiler senden asla razı olmazlar.
De ki: Doğru yol, ancak
Allah’ın bildirdiği İslamiyet yoludur
Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan andolsun ki
Allahtan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır
[Bakara 120

Kaynak: Abdullah Doğrusöyler

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.