Mustafa Kır Yazdı: Öksüzlük ve Köksüzlük
Öksüzlük ve Köksüzlük
Edebiyatta konuşma canlı ve cansız varlıkları insanlar gibi konuşturma sanatına intak, düşündürmek ve ders vermek amacıyla anlatılan, kahramanları genellikle hayvanlardan seçilen öykülere de fabl denilmektedir.
Ders verme ve eğitme amacı güttüğünden ibret alınması amacıyla kaleme alınmış fabl türünden pek çok yerli ve yabancı öyküye rastlamak mümkündür. Bu öykülerden birisi de ibretlik mahiyette yazılan “Sarı Öküz” öyküsüdür.
Öykü ile dayanışma ruhu içerisinde; iç ve dış tehlikelere birlikte karşı koyup, tehlikeleri zarar görmeden bertaraf ederken, aralarına sokulan fitne sebebiyle birlik ruhunu kaybedip, egemen güçlerin isteklerine teslim olmak zorunda kalan öküzler topluğunun hazin sonu anlatılmaktadır.
Anlatıldığına göre; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ormanın birinde, aslanlar yaşarmış. Ormanın yakınındaki yaylada da öküzler otlarmış. Aslanlar ormanda avlanacak bir şey bulamadıkları için gün geçtikçe güç kaybetmeye başlayınca; “maymuna saldırsak, ağaca tırmanıyorlar. Fillere saldırsak fazla büyükler… Ceylanlar çok hızlılar, yetişemiyoruz. Ne yapsak acaba diye düşünürlerken, Aslanlardan birisi, “en iyisi, öküzlere saldıralım, İri yarı görünüyorlar. Ne vuracak pençeleri var, ne de ısıracak dişleri… Tam ağzımıza layık!” deyince aslanlar öküzlere saldırmaya karar vermişler. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış.
Aslanlar merada otlayan öküz sürüsüne saldırmışlar. Her saldırıda dayanışma içinde olan öküzler organize bir şekilde aslanların saldırısını püskürtmüşler. Aslanlar tekrar tekrar saldırsalar da öküzler de her defasında saldırıyı püskürttükleri için aslanlar aç, bitkin ve şaşkın bir şekilde inlerine geri dönmek zorunda kalmışlar.
Gün geçtikçe aslanların içini kaygı kaplamış, gitgide açlıktan güçleri azalmış. Yine içlerinden biri; “herhalde bu dağı terk etmekten başka bir çaremiz kalmadı.” demiş. Başka bir aslan; “evet ama nereye gideriz.” Diye söylenmiş. Aslanların en yaşlısı ve aynı zamanda en kurnazı olan Topal Aslan birden söze girmiş. “Hayır!”, demiş, “Hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bu işi bırakın, bu iş, bende” demiş. Topal Aslan yanına bir iki genç aslan alarak, öküzlerin yanına beyaz bayrak çekerek yaklaşmış.
Topal aslan öküzlere seslenmiş: “Ey öküz Efendiler, lütfen bir dakika beni dinleyiniz. Biliniz ki biz aslanlar barışçıl hayvanlarız. Hayvan haklarına saygılıyız. Hele siz öküzlerle hiçbir alıp veremediğimiz olamaz. Size defalarca saldırdık, sizi her defasında rahatsız ettik. Amacımız sizi rahatsız etmek değildir. Size saldırmamızın sebebi şu, sizin aranızdaki “Sarı Öküz” yüzündendir. Onun rengi öyle dikkat çekici ki, biz aslanların gözünü kamaştırıyor. İştahlarımızı kabartıyor. Onu görünce aklımız başımızdan gidiyor. Barışsever olduğumuzu bile unutup size saldırıveriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiçbir alıp veremediğimiz yoktur. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Verin sarı öküzü siz de kurtulun, biz de! Barış içinde yaşayıp gidelim” demiş.
Öküzler yaşlı aslanı dinledikten sonra öküzlerin reisi “Boz Öküz” öküzleri toplayıp, topal aslanın teklifini değerlendirirken, benekli öküz teklife itiraz etmiş, “Bu olay sarı öküzü vermekle bitmez.” demiş. Ama kendini dinletememiş. Zavallı Sarı Öküz diğer öküzlerin selameti için aslanlara kurban verilmiş.
Aradan 3-5 gün geçtikten sonra, Aslanlar yine acıkmışlar. Topal aslan yine bir beyaz bayrakla öküzlerin yanına giderek, “Bakın ey öküz efendiler! Gördüğünüz gibi, sarı öküzden sonra saldırılar bir müddet kesildi. Her biriniz bulunduğunuz yerde mutlu mutlu otladınız.” Diye söze başlamış; “Ama şu benekli öküz var ya, aslanlar ondan da çok tahrik oluyorlar, canları çekiyor. Ona dayanamıyorlar. O burada olduğu sürece size yine rahat yüzü olmayacak! Verin benekli öküzü kurtulun! Rahatınıza bakın” demiş. Öküzler heyeti teklifi yine değerlendirmişler; Bir yaşlı öküzün tüm itirazlarına rağmen, “Otlağın selameti için” benekli öküzü de teslim etmişler.
Aslanların isteklerinin ardı arkası kesilmemiş, başka günlerde kuyruğu uzun olanı, daha sonra burnu beyaz olanı, ondan sonra tombul olanı derken; aslanlar öküzleri yedikçe güçlenmiş, öküzlerin sayıları azalmış, aralarındaki dayanışma ruhunun yok olmasıyla birlikte aslanlara karşı koyacak refleksleri de kalmamış. Durum böyle olunca Aslanlar, öküzlere haber vermeye ihtiyaç bile duymadan doğrudan gelip, “Ey öküz efendiler! Artık hanginizi istiyorsak, canımız hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, deyince, otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalan öküzlerden biri; “Biz nerede hata yaptık? Arkadaşlar demiş.” Diğeri, gözleri yaşlı bir şekilde;” Biz benekli öküzü dinlemeyip, sarı öküzü feda etmekle hata yaptık. Öbürü; “keşke benekli öküzü dinleyip tombulu vermeseydik. Bir başkası; “Keşke uzun kuyruklu öküzü dinleyip siyah öküzü vermeseydik” demişler, demesine ama iş işten çoktan geçmiş. Pişmanlıkları fayda vermemiş, yapacak bir şeyleri kalmamış, bir bir aslanlara yem olup gitmişler.
Aslanların öküzler topluluğunu yemek için kurdukları tuzak ile ABD ve çok uluslu şer güçlerin İslam coğrafyasını bir bir ele geçirmek için kurdukları tuzaklar ne kadar birbirlerine benzerlik arz etmektedir.
11 Eylül 2001’de “İkiz Kule” saldırılarından Taliban’ı sorumlu tutan, ABD Koalisyon güçlerini de yanına alıp, , terörle mücadele bahanesiyle işe, 7 Ekim 2001’de Afganistan’ın işgaline Müslümanların sessiz kalması Irak’ın işgalinin işaret fişeği mesabesinde olmuştur.
Bu sefer, ABD ve İngiltere önderliğindeki Çokuluslu Koalisyon Güçleri, Irak devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kimyasal silah ürettiği, Irak halkı ve bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğu gerekçesiyle 19 Mart 2003’te Irak’ı işgal edince Saddam karşıtı Iraklılar, başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde işgalcileri sevinç gösterileri ile karşıladılar. İslam coğrafyasının liderleri ya koalisyon güçlerine destek verdiler, ya da sessizliği tercih ettiler. İşgal esnasında Irak’ta 1,5 Milyon Iraklı katledildi. Iraklı kadınlar tecavüz gördü. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, idam edilerek İsrail adına büyük bela def edilmiş oldu.
Olay, bununla sınırlı kalmadı. 18 Aralık 2010’da Tunus’ta başlatılan Arap baharı adındaki halk hareketinden Libya da nasibini aldı. İsrail karşıtı olarak bilinen ve dünya kamuoyuna bir diktatör olarak tanıtılan Muammer Kaddafi’nin de devrilmesi için düğmeye basıldı. 15 Şubat 2011’de Muammer Kaddafi aleyhine başlatılan gösteriler kısa zamanda bir iç savaşa dönüştü. Karşı güçlere destek amacıyla olaya müdahale eden NATO destekli Ulusal Geçiş Konseyi askerleri tarafından havadan atılan bomlarla 35 bin Libyalı katledildi. Kaddafi ise 20 Ekim 2011’de Sirte’de, yakalandıktan sonra sopalarla linç edilerek öldürüldü. İsrail için bir bela daha ortadan kaldırıldı.
Küresel güçler bununla da yetinmediler. 25 Ocak 2011’de Mısır‘da başlayan sivil itaatsizlik ve protestolar neticesinde istifa etmek zorunda kalan Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’ten sonra 30 Haziran 2012’de yapılan genel seçimde Muhammet Mursi, Mısır’ın seçilmiş cumhurbaşkanı oldu. Filistin’in kadim dostu ve Siyonist İsrail karşıtı olan ve halkın desteği ile işbaşına gelen Mursi, 3 Temmuz 2013’de ABD destekli Abdul-Fettah Sisi tarafından görevden uzaklaştırıldı. Körfez ülkeleri ve İslam coğrafyası yine hareketsiz kalarak darbeciye Mursi’yi de teslim ettiler.
Küresel güçler için yapılması gerekenler burada bitmedi. Suriye’de bir pürüz olmaktan çıkarılmalıydı. Arap Baharı sürecinin bir parçası olarak, 15 Mart 2011’de baskı ve yolsuzluklara karşı reform talebiyle barışçıl eylemler başlayıp, Esed güçlerinin eylemcilere şiddetle karşılık vermesi ile iç çatışmalar ülke geneline yayıldı. Başta, ABD, Rusya, İran gibi küresel güçler tarafından DEAŞ ve PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerinin de bölgeye yerleştirilmesi ile Suriye vekâlet savaşlarının yürütüldüğü bir bataklığa dönüştürüldü. 13 yıldan beri sürdürülen vekâlet savaşında 600 bine yakın Suriyeli öldürüldü. 1 Milyona yakını yaralandı. 6,5 Milyon Suriyeli ülke içinde yer değiştirirken, 6,5 Milyon Suriyeli de ülkelerini terk ederek sığınmacı konumuna düşürüldü. Neticede Suriye de İsrail için bir tehlike olmaktan çıkarıldı.
Emperyalist güçler önce 2001 yılında işe Afganistan’dan başladılar. Müslümanlardan bir ses çıkmayınca Irak’ı işgal ettiler. Yine bir ses çıkmayınca oradan Libya’ya uzanarak, Libya’yı yok ettiler. Mısır’da darbe yoluyla Mursi’yi görevden uzaklaştırdılar. Geride Suriye kalmıştı Orayı da bataklığa çevirdiler. Müslümanlar arasında karşıt guruplar oluşturarak, birbirlerine kırdırdılar. Devletlerini devlet olmaktan çıkardılar. İşgal ettikleri ve göreve getirdikleri işbirlikçilerine üstler kurdurarak Orta Doğuyu ve İslam coğrafyasını küresel güçlerin vilayetine çevirerek, Siyonist İsrail’in çevresini dikensiz gül bahçesine çevirdiler. Bütün bu yapılanlar BOP çerçevesinde Bölge ülkelerini Siyonist İsrail için tehlike olmaktan çıkarma adına yapılırken, Müslümanlar; düşmanlarına karşı birlik olup, dostlarına sahip çıkma yerine, dostlarını düşmanlarına teslim ederek, düşmanlarının şerrinden kurtulacaklarını zannettiler.
Durum böyle olunca tıpkı sarı öküz hikâyesinde olduğu gibi düşmanlar güç kazandıkça dostlar güç kaybetti. Sonunda bölünmek, parçalanmak, düşmanın isteklerine boyun eğmek mukadder oldu! “İşte Öküzlük Böyle Bir Şey!”
Siyonist İsrail tarafından 11 aydan beri bebek, çocuk, kadın, yaşlı olmak üzere 40 binden fazla Gazzelinin şehit edilmesi 92 binden fazlasının yaralanması 2 Milyona yakınının yerlerinden edilmesi, evlerinin, okullarının, hastanelerinin, su kaynaklarının mülteci kamplarının yerle bir edilmesi suretiyle uygulanan soykırıma, dur diyecek mecalleri kalmadı.
Kaynak:Mustafa Kır
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024