Prof. Dr. Salih AYNURAL Yazdı: AÇIK CEZAEVİ DOĞU TÜRKİSTAN-III

Doğu Türkistan’da Toplama Kampları

Doğu Türkistan’da toplama kamplarının kurulmasının ana gayesi; İslam inancını ve Türk kültürünü ortadan kaldırmaktır. Bu kampların inşasına 2012 yılında başlanmış, 2016 yılının sonlarına doğru Yeniden Eğitim Merkezi, Mesleki Eğitim Merkezi, Eğitim Yoluyla Dönüşüm Merkezi adı altında bu kamplar faaliyete geçirilmiştir. Çinli yetkililer uzun bir süre bu kampların varlığını inkar etmiştir. Ancak Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, Uluslararası İnsan Hakları örgütlerinin toplama kamplarının varlığını kanıtlayan raporlar yayımlaması üzerine, bu kampların toplama kampları değil, kendilerini geliştirmek isteyen Doğu Türkistanlı gönüllülerin katıldığı kamplar olduğunu öne sürmeye başlamıştır. Oysa söz konusu kamplarda kalıp da yurt dışına çıkanların ifadelerine göre; bu kamplar eğitim veya meslek edindirme kampları değil, resmen beyin yıkama merkezi ve hapishanedir. Nitekim bu kamplara insanlar cebren götürülmektedir. Özellikle dini ve milli hassasiyeti olanlar çeşitli bahanelerle bu kamplara gönderilmektedir. Nitekim araştırmacı yazar Tanner Greer, toplama kamplarına gönderilmenin bahanelerini dip notta zikrettiğimiz şekilde ortaya koymuştur. Bu kamplara sadece Doğu Türkistan’da yaşayanlar değil, Çin’in başka bölgelerinde ikamet eden Türkler de alınmaktadır. Bu nedenle kendi hemşerilerini istihdam eden iş yeri sahipleri Doğu Türkistanlı işçi bulmakta zorlanmaktadır.

Doğu Türkistan’da her geçen gün toplama kamplarına gönderilenlerin sayısı artmakta buna paralel olarak toplama kamplarının sayısında ve kapasitesinde de büyük artışlar kaydedilmektedir. Nitekim Avusturalya Politika Enstitüsü’nün araştırmaları sonucunda, 2016 yılında açılan 28 kampın kapasitesi son iki yıl içinde beş kat artış göstermiştir. Birleşmiş Milletlerin tespitine göre, Aralık 2018 tarihinde 1.1 milyon Doğu Türkistanlı toplama kamplarında tutulmaktadır. Çin üzerine araştırmaları ile tanınan araştırmacı yazar Adrian Zenz’in tahminlerine göre, bu rakam Mart 2019’da 1.5 milyona yükselmiştir. Maalesef şu anda Doğu Türkistan’da, yakınlarından en az bir kişinin toplama kampına alınmadığı tek bir insan yoktur. Toplama kampları o derece kalabalıklaşmıştır ki, insanlar yatacak yer bulmakta zorlanmakta, nöbetleşe yatakları kullanmaktadır. Bu nedenle kamp yetkilileri daha fazla insan getirilmemesi için yalvarırken, hükümet yetkilileri polislerin daha fazla tutuklama yapmalarını ve toplama kamplarına göndermelerini teşvik etmektedir. Nitekim 2016 yılının sonlarından itibaren keyfi tutuklamalar artmaya başlamıştır.

Toplama kamplarına gönderilenler neden gönderildiklerini ve ne kadar süre bu kamplarda kalacaklarını bilmemektedir. Üstelik kamplardaki gayri insani şartlar, fiziksel ve psikolojik tacizler; hamile ve lohusa kadınların, engellilerin, yaşlı insanların ısrarla kamplarda tutulması hayatı çekilmez hale getirmektedir. Bir dönem toplama kamplarında kalıp daha sonra yurtdışına kaçanların ifadelerine göre, Doğu Türkistanlılar dinlerini ve kültürlerini inkara zorlanmaktadır. Komünist ideoloji ve Çin milliyetçiliğini benimsemeleri, her sabah Çin milli marşını okumaları, Çince öğrenmeleri, bazı kamplarda yemek öncesi besmele yerine Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e teşekkür etmeleri istenmektedir. Uzun bir süre bu toplama kamplarında kalan Omir Bekali, kampta kaldığı süre içinde özellikle Müslümanlar için mübarek bir gün olan Cuma günlerinde domuz eti yemeye zorlandıklarını belirtmektedir. Çince en az bin karakter öğrenmeyen Türkler kamplardan çıkarılmamaktadır. Ayrıca her hangi bir infiale meydan vermemek için, toplama kamplarında ölen insanların ailelerine baskı yapılarak, cenazelerin gece yarısı yıkanmadan, namaz kılınmadan gömülmesi sağlanmaktadır. Türkler o derece baskı altındadır ki, aylardır toplama kamplarında olan akrabaları sorulduğunda; onların mektepte veya eğitimde olduklarını söylemektedirler. Çünkü gerçekleri dile getirenler derhal tutuklanarak toplama kamplarına gönderilmektedir. Doğu Türkistan’da toplama kampları korkulu bir rüyaya dönüşmüştür. Nitekim Hoten şehrinde ‘’Eğer Lop’daki toplama kampına girersen bir daha çıkışın olmaz.’’ söylemi yaygınlaşmıştır. Hülasa toplama kampları Doğu Türkistanlılar için birer travma merkezi haline gelmiştir.

Doğu Türkistan’da baskı o hale gelmiştir ki; Türklere yapılan şiddet ve baskıyı tenkit eden insaf sahibi bazı Çinli aktivistler bile, gözdağı amacıyla toplama kamplarının yolunu tutmaktadır. Hatta yıllarca hapishanede yatmış, cezasını çekmiş Doğu Türkistanlılar da tahliyelerinden sonra siyasi eğitim alacakları gerekçesiyle toplama kamplarına gönderilmektedir.

Kanunen, toplama kamplarında kalanların avukatları ile görüşme hakları bulunmaktadır. Fakat bu haklarını fiiliyatta kullanamamaktadırlar. Haftada bir gün telefonla çok kısıtlı süre dışında, akrabalarla görüşmek de yasaklanmıştır. Telefon görüşmeleri de kayıt altında yapılmaktadır. Ancak kamp yetkililerinin standartlarına göre iyi hal gösteren bazı kişilerin, birkaç günlüğüne evlerine gitmelerine izin verilmektedir. Kamplarda tutukluların birbirleriyle konuşmalarına da müsaade edilmemektedir. Kısacası Çinli yetkililer, her fırsatta toplama kamplarını eğitim kampları olarak tanımlasalar da gerçekler çok farklıdır. Bu kamplara sadece dışarıdan bakmak bile yeterlidir. Gözetleme kuleleri, yüksek duvarlar ve dikenli tellerle çevrili kampların görünüşü bile cezaevinden farksızdır. Bu toplama kamplarının gerçek amaçlarının ne olduğu bazı Çinli bürokratların açıklamalarından daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim Çin’in ABD büyükelçisi bir beyanatında; ‘’söz konusu kamplardaki faaliyetlerin Doğu Türkistanlıları normal insan haline getirme çalışmaları’’ olduğunu ifade etmiştir. Başka bir yetkili, ‘’ İslam ideolojik bir hastalıktır. Dolayısıyla zikredilen kamplar bu hastalığı tedavi edecek hastanelerdir.’’ açıklamasıyla gerçeğin ne olduğunu net bir şekilde beyan etmiştir. Vahim olan bir gerçek de, Komünist Partisi’nin Doğu Türkistanlıları kanserli tümöre benzetmesidir.

Çin hükümeti milyonlarca Doğu Türkistanlıyı toplama kamplarına gönderirken; tutuklular arasında kirada oturanların kiralarını nasıl ödeyeceği, çocuklarına ve ailede geride kalanlarına kimlerin bakacağı, iş sahiplerinin iş yerlerinin ne olacağı? gibi önemli detayları görmezden gelmektedir.

Çinli yetkililer bağımsız gazetecilerin bu kampları ziyaretlerine izin vermemektedir. Ancak kendi davet ettikleri yabancı gazeteci, diplomat ve sairlerine, belirli kamplar gezdirilip gösterilmektedir. Tabii ki söz konusu kamplar, göz boyamak amacıyla profesyonel bir şekilde uluslararası gözlemcilerin ziyaretine hazırlanmakta, şartlar geçici olarak iyileştirilmekte, tutuklulara neler söyleyecekleri harfi harfine öğretilmektedir. Ülke aleyhine tek bir kelime ettirilmemektedir. Bu ziyaretlerden sonra ülkeyi ve sistemi çok iyi bilmeyen gözlemcilerden bazıları maalesef bu göz boyamalara kanmaktadır.

İlginç olan nokta; Çin yetkilileri tarafından eğitim kampları olarak zikredilen toplama kamplarına öğretmenlerin, akademisyenlerin, sanatçıların hatta yurtdışında yüksek eğitim almış kişilerin de gönderilmesidir. Dolayısıyla zikredilen kampların, gerçek manada cezaevinden farksız toplama kampları olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Çin hükümetinin insanlık dışı kamplarına karşı birçok ülkeden tepkiler gelirken, maalesef İslam ülkelerinin çoğunluğu sessizliğe bürünmüştür. Uzun süre bu olaylara tepkisiz kalan Türkiye’nin, ‘’söz konusu kampların derhal kapatılması gerektiğini’’ deklare etmesi bile dünyada çok büyük yankı uyandırmış, Çinli yetkililer bu tepkinin diğer İslam ülkelerine yayılmaması için birçok gazeteci ve diplomatı kampları ziyarete davet etmiştir.

Çin yetkilileri, toplama kampları ve bu kamplardaki uygulamalarla Doğu Türkistanlıları asimile edeceklerini zannederken, olaylar tam tersine gelişmektedir. Söz konusu kamplarda kalanlar Çinli düşmanı olarak kamplardan ayrılmakta, toplum içindeki ayrışma daha da hızlanmaktadır. Çin hükümeti kendi eliyle Türklerle Çinliler arasında düşmanlık ve nefret tohumları ekmektedir.

Devamı Gelecek…

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.