Emine Erdek Yazdı: DAMAK TADI

DAMAK TADI

Bu aralar mutfağıma yeni bir baharatı konuk ettim.

Daha önceleri de adını duyuyordum fakat kullanmak hiç nasip olmamıştı. Markette diğer baharatların yanında dururken onunla göz göze geldim tamamen ani bir refleksle aldım. Vakit saat gelmiş demekki.

Köri, genellikle Pakistan ve Hindistan olmak üzere Güneydoğu Asya mutfağında yer alan baharat karışımı. İçinde, başlıca zerdeçal ve sumak olmak üzere birçok baharat yer almaktadır. Özellikle beyaz etlerin yanında kullanılmakta olup 1960’lı yılların sonunda ve 1970’li yılların başında bütün dünyaya yayılmış.

Bunun yanısıra eklem romatizmaları ve ileri yaşlarda ortaya çıkan unutkanlık ve alzheimer hastalığına iyi geldiği söyleniyor.

Bizimkiler, bu arkadaşla ilk karşılaşmalarında biraz yabancılık çektiler. Çünkü yoğun bir kokusu vardı ve hemen fark ediliyordu. Önce yemeği işaret ederek:

– Bunun içinde ne var, diye sordular.
-Köri. Yeni bir baharat, diye kendisiyle tanıştırdım.

Başka bir gün “gene mi onu kattın” dediler.

Henüz ismiyle hitap edecek kadar samimi olmamışlardı :))

Bir başka gün tekrar sordular:

-Buna ne kattın?!

Bu kez benim cevabım tatlı-sert oldu:

-Elinin köri’ni kattım :))

Bu, şakayla karışık cevaptan sonra, köri benimsendi. İsmi öğrenildi ve artık “bunda köri de var, değil mi” diye adı anılır oldu.

Şimdi ise yemek yaparken “anne köri de kat” diye tembih bile ediliyor. Hatta yemek yapma tarihimi “köriden önce ve köriden sonra” diye ikiye ayırmışlığım bile var :))

“Bu güne kadar neredeydin, ağzımın tadı, aziz dostum” diye teessüfle nazar eder oldum bu baharata. Misafir olarak geldiği evde artık bizden biri oldu.

Bu ve benzeri baharatlar yemek kültürümüzde ne kadar çok yer tutuyor, değil mi?! Özellikle yöresel ve kısmen de olsa dünya mutfağının yavaş yavaş her eve giriyor olması baharatların da alanını genişletti.

Ülkemizin özellikle doğu kesiminde baharatlar olmazsa olmaz. Âdeta yemeği yediren, bu aromatik tatlar. Tuz zaten ayrı bir lezzet veriyor.

Bir yemeği; önce tuzsuz, baharatsız düşünün sonra da tadı, tuzu, baharatı yerinde hayal edin veya tadın. İkisinin arasındaki muazzam bir fark bulacaksınız.

Bu kıyaslama aklıma başka bir şeyi getirdi…

Özellikle Kur’an’a yeni başlayan talebeler şöyle derler: “Hocam, Kur’an’ı tecvitle okumak zorunda mıyız, normal (!) okusak olmaz mı?!”

Yemeği baharatlı veya baharatsız, tuzlu ya da tuzsuz yemiş biri olarak, teşbihte hata olmasın, şunu çok net söylüyorum:

“Kur’an’ın ‘normal’ denilen okuma şekli bir yemeğin malzemesi; mahreci (harflerin çıkış yeri) tuzu, tecvidi (sıfatları) de baharatıdır.

O tadı bir alsanız var ya, okuduğunuz Kur’an doyumsuz bir lezzette olur.

Başta; bizimkilerin köri’ye yaklaşımı gibi “bu ne ya, nerden çıktı” gibi bakabilirsiniz, belki alışmakta ve hayata geçirmekte zorlanabilirsiniz. Ama bir öğrenin, Kur’an sizin için yeni bir anlam ifade etmezse, ben de bir şey bilmiyorum…!”

Biz kadınlar dolmaya; karabiber-sumak, kısıra; nar ekşisi, köfteye; pul biber-kimyon, çorbaya; nane vs katmak, yâni yemeklerimizi ağız tadıyla yemek için, market reyonları arasında fellik fellik baharat kısmını arıyoruz.

Üstelik bu lezzetin ömrünün sadece, ağzımızda durduğu süre kadar olmasına rağmen.

Baharat dükkanları, baharat çarşıları bile var. Ağzımız tatlansın diye!

O halde, okuduğumuz her harfe karşılık en az “on sevap” aldığımız, namazlarda okumak farz olan, hariç zamanlarda pek çoğumuzun teselli, tefekkür, teşekkür, tezellül kaynağı olan, terapi ve şifa gibi gelen, bize dünyada ve ahirette yoldaş, arkadaş olan Kur’an kıraatı (okuması) bu zahmet ve zorluklara değmez mi?!

Dünya lezzeti için baharat dükkanlarına koşar gibi, ahiret lezzetti için de Kur’an öğrenme yerlerine koşmak temenni ve duasıyla… Allah bu yolda hepimizi muvaffak etsin.

Bu demek değildir ki, mahreç ve tecvit bilmeyenler, öğren(e)meyenler o zaman Kur’an okumayı bıraksın…

Olmaz öyle şey!!!

Tansiyon ve çeşitli hastalıklardan ötürü tuzdan, baharattan uzak duranlar, yemeği terk ediyor mu?!!!

Tecvid ve mahreç yok, diye niye Kur’an terkedilsin?!

Allah Teâlâ, kuluna gücünün üstünde yük yüklemez. Sen, gücünü sınadın mı, neyi ne kadar öğreniyorsun?! Belki senin mutfağa da “yeni bir tat” ekleme zamanı geldi, kimbilir…

Mevzubahis olan; Kur’an’ın sadace okuma kısmı.

Hayata uygulama kısmı ise ayrı bir yazı konusu…

Rabbim, bu mübarek kitabımızı hepimizin “ağzının tadı” kılsın. Âmin…
Kaynak: Emine Erdek

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.