Onlar Trakya’nın Kahramanları

Onlar Trakya’nın kahramanları
Yerel Tarih Grubu Nisan ayı toplantısını “Milli Mücadele Kahramanlarımızı, Torunlarının Anlatımlarıyla Birlikte Konuşacağız” isimli 4 konuşmacının davet edildiği bir sunumla gerçekleştirdi.
Yerel Tarih Grubu Nisan ayı toplantısını “Milli Mücadele Kahramanlarımızı, Torunlarının Anlatımlarıyla Birlikte Konuşacağız” isimli 4 konuşmacının davet edildiği bir sunumla gerçekleştirdi.
Edirne Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü Egemen Ilgın’ın moderatorlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye konu olan Trakya’da Milli Mücadeleye destek veren kahramanlardan Sandıkçı Mehmet’in torunu Mehmet Edip Soyyanmaz, Topal Osman Doksatlı’nın torunu Osman Doksatlı ve Müftü Osman Hilmi Efendi’nin torunu Kahraman Zorlutuna katıldı. Baskıncı Ali Çavuş’un torunu Dilara Baskıncı ise yurt dışında olması nedeniyle toplantıya dedesi Baskıncı Ali Çavuş’u anlatan bir video ile destek sağladı.
16 KURŞUN YARASI
Dilara Baskıncı dedesi Baskıncı Ali Çavuş’u anlattığı videoda şunları aktardı:
“Dedem 15 yıl askerlik yapmış. Trablusgard’dan Edirne’ye yürüyerek gelmiş. Süreyya Paşa’yı yakasından çekerek ölümden kurtarır. Ardından Balkan Savaşları’na, 1.Dünya Savaşı’na katılır. Yunan işgali üzerine alır silahına çeteciliğe başlar.
Yunan işgali döneminde çeşitli baskınlarla düşmana büyük zararlar verirler. Soy ismi Atatürk tarafından ‘Baskıncı’ olar verilir. Çeşitli çarpışmalarda 16 kurşun yarası alır. Savaşır ama aynı zamanda şair ve müzisyen ruha sahiptir.
Yaşamının son yıllarında ‘Burası Huş’tur yolu yokuştur’ türküsünü duyunca yanından ayırmadığı sarı mendilini çıkarır başlar ağlamaya.”
SANDIKTA SAKLANAN TARİH
Mehmet Edip Soyyanmaz dedesi Sandıkçı Mehmet’i anlattığı sunumunda şunları kaydetti;
“Dedem her şeyini sandıkta saklamış. Yunan işgali boyunca Anadolu’ya kaçıracakları silahları da, ilk Cumhuriyet kurulduğunda silahlardan arındırılmış Trakya’da silahsız kalmamak için sakladığı silahları da bu sandıklarda saklamış.
Dedelerimin mesleği selvi ağacından çeyiz sandığı üretmek olduğu için soy ismimiz oradan gelmekte.
Balkan Savaşı yıllarında Sarayiçi’nde ağaç kabukları yiyerek hayata tutunurlar, Bulgaristan içlerine sürgün edilirler, yolda bütün kafile silah ile taranır, hayatta kalarak kaçabilen iki kişiden birisidir Sandıkçı Mehmet. Katliam sonrası yakılarak yok edilen arkadaşlarının kokusunu ömrü boyunca unutamadığını anlatır torunlarına.
İşgal yıllarında su kuyusu için girdikleri evlerde kirlettikleri gencecik kızların su kuyularında intihar etmeleri üzerine o dönemde bu kuyulara ‘Mundar kuyular’ dendiğini ve sularının içilmediğini anlatır.
Çanakkale Savaşı yıllarında Teşkilatı Mahsusa’da görev yapar, Topal Osman ile birlikte çalışırlar, omuz omuza savaşırlar.
Yunan işgali yıllarında Uzunköprü hattında tren yolunu havaya uçururlar, kaçarlar, onların yerine iki masum çiftçiyi idam ederler suçlu sayarak.
Cumhuriyet sonrasında şu anda Garanti Bankası’nın olduğu yerde bir kahve açar, Edirne’nin bütün gazileri oraya toplanır, anılarını anlatırlar. Gelenlerin içinde Kazım Dirik de vardır.
Sandıkçı savaşta kullandığı sandıkları silah ve cephane dolu olarak Cumhuriyet kurulduktan 16 yıl sonra Trakya silahlanınca devletine teslim eder.”
VENİZELOS’A TEK KURŞUN
Topal Osman’ı da torunu Osman Doksatlı katılımcılara anlattı:
“Doksatlı soy ismimiz Yunanistan’da bir kasaba olan Doksatlı’dan gelmekte. Dedem daha 18 yaşında iken bir gece köyleri basılır, dayılarını öldürür çeteciler. Sabahı beklemeden ağbisi ile birlikte çetelere katılmak için yola çıkarlar.
Çetecilik yılları Trakya’nın Yunan işgali nedeniyle ara vermeden devam eder. Kaderleriyle baş başa kalırlar, Cumhuriyet kurulana Trakya işgalden kurtulana kadar silah elde savaşırlar.
Sonraki yıllarda Yunanistan siyasetine damga vuracak Albay Venizelos’a tren yolunda uzaktan bir kurşun atsa da isabet ettiremediğini torunlarına anlatır.
İki defa yaralanır, ilki kolundan, ikincisi topuğundan. İkinci yaralanması sonrasında arkadaşlarını bırakarak at sırtında Rodop Dağları’na dere içlerinde saklanarak geçer. Rodop’larda bir Pomak köyünde bir kadın onu ahıra saklayarak yardım eder. Yaralı ayağı şiştiği için çizmeyi çıkarmak zor olur. Yaraya hayvan pisliği basar kadın. Sonrasında ayağı topal kalan Osman’ın adı da böylece Topal Osman olarak kalır.”
YURT SEVER MÜFTÜ
Kahraman Zorlutuna da büyük dedesi Müftü Osman Hilmi Zorlutuna’yı şöyle aktardı:
“Dedemler Kırım’dan Dimetoka’ya, oradan da Yeni İmaret’e göç eden bir aile. Dedemden Mehmet Ağırgan köşe yazılarında sıkça söz etmiştir. Turgut Özakman’ın da ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabında dedemden söz etmektedir.
Dedem Yunan işgalinde işgalcilerin Türkleri ve dini aşağılayan tutumları nedeniyle Edirne Müftüsü olarak isyan eder. İşgalciler tarafından sürgün edilir. 20 ay boyunca sürgünde kalacaklardır. Yerine getirilen müftü Yunan kralı için dua okur.
Yunan işgali sırasında şu anda Polis Evi olarak kullanılan binanın en üst katında günlerce tutuklu kaldığını ve yemeğinin evinden sefer tası ile geldiğini anlatır.
Hafız Rakım Ertür’ün en yakın arkadaşlarından birisi olmuştur. Cumhuriyet dönemi sonrasında öldüğü 1931 yılına kadar müftülük görevini sürdürecektir.”

Kaynak: Hudut Gazetesi, İsmail Demiray haberi

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.