Mehmet Ali Abakay Yazdı: Muharrem’le Sohbetler 32+68
MUHARREMLE SOHBETLER 32+68
Kitabımızın Son Bölümü
Seçimler, kapıda.
Herkeste bir telâş.
Bilmeyen de bilen de konuşup durur.
Milletvekili adayları oldukça hareketli.
“Millet” dediğin, ülkeyi oluşturan şehirlerde yaşayan insan topluluğu.
Şehir, ilçelerle köylerin merkezle toplamı.
Milletvekili adayları içinde, seçime katılırken şehre dair hizmetlerde bulunacak çok isim vardır.
Bizim şehirlere yönelik bakış açımızla şehre bakan var mı?
Sanmıyoruz, kesinlikle.
Şehrin merkezini yeterince tanıyan yok.
Şehrin ilçelerinin tümünü daha önce gezen çok az.
Şehrin yüzlerce köyüne daha önce gitmemiş vardır, besbelli!..
Her şey iyi ve güzel de sen, şehre neye geldin?
Muharrem, hakkımız yok mu, sormaya?
***
Bu şehirle bağlantın, şehirde doğmaktan ibaretse, gelişin zahmetine değer mi?
Şehre hizmetin hangisinde imzan var?
Doğduğu, çocukluğunun geçtiği şehre seneler seneler sonra hizmet aşkıyla gelenler görüyoruz, ha bire.
” Hoş geldiniz” ve “Güle güle “mi diyelim?..
“Sefalar getirdiniz, sizi görmekle müşerref olduk.” mu diyelim?
” Bu şehir seninle gurur duyuyor!..” zıpırlığını hava alanından şehir merkezine, hançeremizi yırtarak, avuç içlerini patlatarak mı, yapalım?
Gelişinizle birlikte güneş, farklı mı doğacak şehrimizin üstüne?
Gelmeyişiniz mi hayırlı gelmeniz mi?
Muharrem, ne dersin?
***
Bu hususta emin misiniz?
Siz mebus ya da mebus adayısınız.
En iyi otellerde konaklamanız lazım.
En iyi arabalara binmeniz gerek.
En iyi elbiseleri giymeniz esas.
En iyi evlerde olmanız şart, şehre gönül rahatlığıyla projeler gerçekleştirmeniz için.
Yemeğinize, içeceğinize dikkât olmaz mı?
Siz vekilisiniz, milletin.
Siz sıhhat ve afiyet içinde olmalısınız ki milletin gür sesi olsun, varlığınız.
Millet, her daim varlığınızla övünür, vekil olarak.
Siz, elinize verilen notlarla şehirliye hitap ederken aldığınız alkışlara teşekkür edersiniz.
Şehirlinin umudusunuz, çünķü.
Muharrem, sen umudu olamaz mısın milletin?
***
Sizden önce gelenler hizmet yapmamıştır.
Siz, devraldığınız enkazı sihirli dokunuşlarla ayağa kaldırırsınız.
Siz, bunca maharete sahipsiniz.
Beklenen kahramanısınız, şehrin.
Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çoluk-çocuğu hep sizden yana.
Umudusunuz, şehrin ve şehirlinin.
Siz, güven aşılarsınız.
Siz hak, adalet, özgürlük abidesi olarak duruşunuzla güven verirsiniz.
Sayın mebus ya da mebus adayı!..
Sabah katık olarak ne yenir, ekmekle bir köylü, ilçeli ya da şehirli sofrasında?
Öğle ne konur, yemek için tabağa?
Akşam, tencerede ne kaynar?
Bilir misiniz?
Muharrem, bu hafta içinde hangi farklı yemekler yedin?
***
Giyilen ceket, kaç sene önce alınmış?
Üzerindeki mintan, kaç kez yama görmüş?
Gittiğiniz sofrada önünüze konulanın misafir için el dokunulmayan yiyecek olduğunu bilir misiniz?
Kesilen kuzu, ileride sütü sağılması gereken koyun olabilir mi?
Sizi görmek için köyden kalkıp şehre gelenin derdi ne?
Yol parasını borç mu almış?
Üzerindeki elbise, bayramdan bayrama giydiği midir?
Sizinle müşerref olduktan sonra ne hayallerle yürümüştür, ilçe ya da köy minibüs durağına?
Neler anlatmıştır, eve dönerken soranlara?
Biliyor musunuz, bilmem ki!..
Muharrem, ne dersin?
***
Bunca dert ve çile içinde köylü-ilçeli ne yapsın?
O bankalar arası işlemlerden anlamaz, çoğunlukla.
Boşa koyar dolmaz, doluya koyar artmaz.
Bilmez, global hileleri.
Ya aldığı altındır, yıldan yıla.
Bir düğün, bir ölüm içindir, belki.
O beslediği sağmal, ektiği küçük tarla, diktiği birkaç ağacın geliriyle ayaktadır.
O, senin varlığını kendisinin güvencesi bilir.
O, seni zor günlerin baş vurulacak merkezi bilir.
O, halen dedesinden ve babasından bildiğiyle hareket eder.
Parti tüzüklerini bilmez, bir kere.
Hak ve adalet üzere kim konuşursa dinler, radyosundan ve televizyondan.
Ankara’da kim ne demiş?
Kim kime ne söylemiş?
Köy kahvesinde kritiğini yapar.
Senin için küs durur, belki kardeşiyle, komşusu ile akrabalarıyla.
Köy, ikiye ayrılmışsa, onun sana olan sevgisindendir, muhabetindendir.
O, bilse de yaptığın ne ise kendisi için bilir.
Aylık aldığın meblağ, belki onun ömründe biriktirmeyi hayal ettiği orandan üstündür, çok çok üstünde rakamdır.
Muharrem, dediğimizde yanlışlık var mı?
***
O, helâlı ve haramı bilir.
O, ekmeği bulgur aşıyla nimet bilir.
O, buğdaydan çeşit çeşit yemek yapar, ekmeğe katık olarak.
Sağmalın sütü, yoğurdu, peyniri var.
Evin önünde birkaç fide sebze.
Belki bir kaç ağacından meyve.
O, kanaatkârdır…
Gelmenle birlikte değişmiştir, dünyası.
Kendi halindeyken mutluydu, belki.
Eskisi gibi olduğunu bilirdi, hayatı.
Çocukları şehirlerde aş ve iş için çalışırken kiradan kurtulmayı bekler.
Her şey bir yana, coğrafyanın kader olduğunu Tancalı ibn-i Haldun’un Mukaddimesi’nden habersiz bilir.
Muharrem, bunlar milletin irfanını bilmekten nasipsizdir.
Belki senin bilmediğin, mebus olan akrabalarının sana anlatmadığı kavgalarla büyütmüştür, çocuklarını.
Hele din ve iman meselesi oldu mu, onun kararını kimse değiştiremez.
Hikâyesi budur, köylünün.
Muharrem, dediğimde hilâf var mı?
***
İlçeli, canla başla çalışır.
Çocuğu, belediyede bir iş kapsın, rahat yüzü görsün, şehirli gibi.
Bir ev yapsın, birkaç yıl içinde.
Kendi de rahat etsin, bir katında.
Şehirde belediyelere alınanlardan neyi eksik, çocuğunun?
Liseyse lise, üniversiteyse üniversite…
Umudu budur, özetle.
Ne kadar hırpalanmışsa, ezilmişse oyunun rengi değişmemişse bunun içindir.
O umudunu sana bağlamıştır, çoğunlukla.
Muhtara giderken, ilçede kaymakamlığa ya da karakola uğrarken senin ismini zikretti mi her şeyin lehine olacağını bilerek hayalinde büyüttükçe büyütmüştür.
Kalkıp, hayallerini yıkmak için ülke gerçekleriyle yüzleşmesine yer verme, nutuklarında.
Onun dünyası budur, doğrusu.
Senin gelmenle oluşan hareketlilikte beklenen ve gerçekleşmesini istediği, özetle bu.
Muharrem, bu yalan mı?
***
Kalkıp ideolojik davranışlar sergilemez.
Konuştuğu dille kendisini ifade ettiğinde anlaşılmasını ister.
O kılık-kıyafeti pej-mürde olsa bile köylünün milletin efendisi olduğuna halen emindir.
O olmazsa, üretmese şehirli ne yer ve ne içer?
O, şehirlinin kendisine teşekkür etmesini bekler, onu arzular.
Muharrem oldukça saf ve temiz olan ruhumuz, hep aptallıkla tefsir edilir.
***
Sizin meclis kavgalarını, kendisini sahiplenme adına bilir.
Kürsülerden eksik olmayan nutukları can kulağı ile dinler.
Kavga, gürültü ve patırtı arasında itişip kakışanların görüntüsü kameralara yansırken, dayak yemektense saldırmanızla görevinizi yaptığınıza emindir.
Atıştıklarınızla meclis koridorlarında kol kola yürüdüğünüzü bilmez.
Lokantada aynı masada muhabbetinizden habersizdir.
Birbirinize iltifatkâr cümlelerinizi duymaz.
Onlar sizi, birer kahraman gibi görür.
Onların gözünde Battal Gazi’siniz, Malkoçoğlu’sunuz, Süpermen’siniz.
Her şey iyi ve güzel de manzara bu iken, bu güne kadar neredeydiniz, mübarekler?
Bunları bilir mi, garibanlar Muharrem?
***
Niçin gelmediniz, sormadınız, derdini sormadınız?
Hoş, dert dinleme duvarlarından aks-i sedâ mı var?
Hoş, sigara paketine yazılan notlar misali, hep yazarsınız da unuttur musunuz yazdığınızı?
Muharrem, siyaset yalan söylemek midir?
***
Filistin ve Kudüs, Mekke ve Medine, Bağdad ve Şam, Kahire ve Libya,…
Dahası verilen sözlerle dünyayı kurtaracak kahramanlar…
Suriye, Irak, Afganistan, Yunanistan, Azerbaycan, Ermenistan,..
Petrol, doğal gaz, elektrik, barajlar,..
Altın, borsa, döviz işlemleri,..
İhâleler, süper yatırımlar, savunma, diplomatik başarılar,…
Muharrem, bizim akçalı işlerle alakamız olmadı.
***
Madem seçim var, üç ay önce uğrasaydınız..
Milletin, halkın nabzını yoklama, şimdi olur mu?
Dün neredeydiniz de bu gün hayırdır?
Şehre dair plânlarınız, projeleriniz ne ola?
Biz, siyâsetten anlamayız.
Muharrem, doğru buysa sahiplenmesi gereken kim?
***
Derdimiz şehirdir, ilçeleridir, köyleridir.
İçinde yaşayan insanın ve her canlının tabiatla beraber uyumudur.
Şehirden kastedilen bu.
Üretimle tüketimin dengelenmesi, üretimin tüketimin çok üstünde olmasıdır, arzulanan.
Üzerindeki takım elbisenin, gömleğin, kravatın, giydiğin ayakkabıyla çorabın fiyatı, bir âilenin aylık asgarî ücretini birkaç kez katlıyorsa burada işin nedir?
Git, başka bir şehrin milletvekili ol!..
Git, başka meclislere hitap et!..
Muharrem, bunu söylemenin cezası var mı?
***
Şehrime, şehirlere, insanıma hizmet, senin elinle olacaksa, insanımla anlayacağı dilden konuş.
Sofraya bağdaş kurmakta acemî olan, eve kundurayla giriyorsa ne demeli?
Her şey para değil.
İnsanca yaşam, beklenen.
Geldiğinden bir ay sonra şehirden göçüp Ankara’ya taşınacaksan, sana dört yılda ulaşamazsak, telefonumuzu açmazsan ne diyelim?
İş beklemiyoruz, herkesin çalışacağı alanlarda istihdam edilmesi gerekir.
Herkes işinde olsun, evi-barkı bulunsun.
Muharrem, bunlar bizi şair kıldı, be gözüm!..
***
Sahi, İstanbul gibi şehir varken, neye geldin, niçin rahatını bozdun vekil adayım?
Zaten aylık olarak milletvekili maaşını almıyor musun?
Milletvekilliğinden emekliysen sıkıntın ne?
Yıllardır, mebus olarak hizmetin yetmedi mi?
Muharrem, mebus olmak dededen babaya, babadan toruna saltanat mı?
***
Hem mebus olanlara bakmaz mısın?
İş dünyası onları etkisinde ve emrinde!..
Çoğunun geçim derdi yok!..
Muharrem, bu hakça paylaşım mı?
***
Sorular sorular…
Bak, tebessümü unutan çocuklara…
Bakıver, analara…
Eli akşamları eve boş dönen babalara…
Şehrin bağrına hançer gibi saplanan bu apartmanları kim dikti?
Depremle yerle bir olanların sebebi kim?
İmza atanlar kim?
Cenazesi başında göz pınarı kurumuş olanlar, kime şikâyet etsin, durumu?
Bak, memleketinde miletin vekili olarak gelip, ortalıkta arz-ı endam edenlere…
Muharrem, senin mebus olandan neyin eksik?
***
Memleketi yerine şehrimize gelip adaylığını çantada keklik görenler…
Biz, insanı önceleyen erdemli olmayı seven insanlarız.
Muharrem, bir türlü bizi anlamazlar.
Kalkıp entelektuel-felsefî, ne manaya geldiği bilinmeyen abuk-subuk laflar etmemiz beklenir, bizden Muharrem!..
Bu bizi üzüyor, doğrusu.
Elimiz kalem tutar.
Yazarız, çizeriz.
Muharrem ne dersin?
***
Para kazandığımız yok, yanlış bilmeyin.
Danışmanlık, ona buna iş teklifimiz de olamaz.
Haydi kendi memleketine gelenleri anladık da ithal gelenler, şehriniz yok mu?
Mesele bu, Muhterem!..
***
Belediyeler böyle, milletin vekilleri böyle seçilir, bizde.
Muharrem, sen halen işsizsin, biliyorum.
***
Tahmin bu ya!..
Yanlışımız olabilir, hissî davranabiliriz.
Emin olunuz, yapılan doğru değil, bildiğimiz kadarıyla.
Muharrem, biz doğruları söylemekle emrolunduk.
***
Bir ay içinde siz dolaşın, sokakları adım adım.
Şehir kazan, siz kepçe.
Vatandaşa vaad üstüne vaad verin.
Muharrem, sözle olsaydı peynir gemisi yürürdü!..
***
Milletvekili aday adaylığı tekliflerini reddederek, müracaatında bulunmayan biri olarak, derdimizin insan ve şehir olduğunu belirtiyoruz.
Kimse yanlış anlamasın, doğrusu budur.
Muharrem, biliyorum çoğu kimse kınayacak beni.
***
Muharrem, boşuna ümidvâr olanlar küsecek, benden.
Muharrem, sen yine sözümüze itimat et!..
Değişen baş olsa da aynı kep olacak…
Muharrem, yine sessizliğe gömüleceğiz, içimizde.
Muharrem, birkaç sene daha geçecek ömrümüzden.
Belki ismimizin üstü çizilir, birden bire.
Muharrem, sen dost insansın.
Bilirsin, gayemiz insan ve medeniyettir.
Biz şehre sevdalıyız, vefakârız, cefakârız.
Muharrem, doğrularımız tümüyle kesişmez, bilirsin.
Doğru olan her yerde doğrudur, yanlışsa yanlış.
Muharrem, bize doğrunun her yerde söylenmesinin doğru olmadığı söylenir, durur.
Muharrem, biz yalan söyleyemeyiz, insanımız için.
Gözlerinden öperim, sağlıcakla kal!..
****
Muharremle Sohbetler, 100 Levhada tamamlanan bir kitap.
Son levhada “Şehir ve İnsan ve Siyâset” Konusu ele alınmıştır.
Bu levhada hiç bir siyâsi partiye atıfta bulunulmamıştır. Kimse alınmasın, özellikle belirtiriz.
Kaynak: Mehmet Ali Abakay
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024