Edirne’nin En Acı 155 Günü…
Edirne’nin En Acı 155 Günü…
Trakya Üniversitesi Rumeli İslam ve Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Rumeli Konuşmaları kapsamında “Balkan Savaşları ve Şehitlerimiz” konulu bir konferans gerçekleştirildi.
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. A. Taha İmamoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı programın konuğu, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu oldu.
Çevrim içi gerçekleşen konferansta konuşan Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu, Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı yürüttükleri politikalar ve kurdukları ittifaklar hakkında bilgiler vererek, savaş sürecinde yaşanan gelişmeleri aktardı.
Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu, Balkan Savaşları öncesinde Osmanlı ordusunda yaşanan terhislere dikkat çekerek “I. Balkan Savaşı’nı zamanlama konusunda tetikleyen en önemli unsurlarından birisi, Rusya’nın Balkanlarda herhangi bir savaş tehlikesi olmadığı düşüncesinden hareketle Batı Trakya’da bulunan Osmanlı ordusundan 75.000 talimli askerin terhis edilmesidir. Savaşa iyi hazırlanamayan Osmanlı Devleti, seferberlik ve asker getirme işlemlerini hızlandıramamasından dolayı her cephede yenilmiştir. Bulgaristan’a bütün Trakya’yı bırakmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, Çatalca’ya kadar çekilmek zorunda kalmıştır. 18 Ekim 1912 tarihinde Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’dan oluşan ittifak güçlerinin Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle başlayan I. Balkan Savaşı gerek denizde gerekse karada olmak üzere 6 aydan fazla devam etmiş, Karadağ’ın 23 Nisan 1913 tarihinde İşkodra’yı işgali ile birlikte sona ermiştir.” dedi.
Edirne Kuşatması’nda büyük mücadeleler, zorluklar ve fedakârlıklar yaşandı.
Savaşın en önemli sürecinin Edirne Kuşatması sırasında yaşandığını belirten Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu “22 Ekim 1912’den 26 Mart 1913 tarihine kadar 155 gün sürecek bir mücadele başlamıştı. Mehmet Şükrü Paşa’nın liderliğini yaptığı bu mücadelede amaç, hem Bulgar ordusunu geri püskürtmek hem de Edirne’yi savunmaktı. Ancak şehir 155 günlük çevirme, tam abluka, kuşatma ve hücum safhalarıyla tam bir savaş alanına döndü. Sonuçta doğu cephesinden başlayan sürekli top atışına direnemeyen şehir, 26 Mart 1913 tarihinde Bulgarlar tarafından teslim alınmıştır. Şükrü Paşa komutasında bulunan Edirne birlikleri, tarihe altın harflerle yazdıracak bir savunmaya imza atmışlardır. Genel olarak şehrin savaş ile alındığını söylemekten ziyade açlıkla, sefaletle, savaş dışı her türlü etken ile ele geçirildiğini söylemek daha doğru olur. Türk Milleti’nin tarih boyunca yaşadığı topraklarda gösterdiği fedakârlıkların bir örneği de Edirne’de yaşanmıştır. Bu yaşanan mücadeleler sonradan Millî Mücadele döneminde topyekûn bir vatan müdafaasının hazırlık aşaması niteliğindedir. Tıpkı Çanakkale, Sarıkamış, Kut’ül Amare ve benzerleri gibi…” dedi.
Savaşın sonunda Osmanlı Devleti’nin Londra Barış Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldığını söyleyen Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu “Buna göre, Ege adaları sorunu ve Arnavutluk’un sınırlarının çizilmesi işi büyük devletlere bırakılmış, Midye-Enez hattı Osmanlı Devleti’nin batı sınırı kabul edilmiş, Girit, Selanik ve Güney Makedonya Yunanistan’a bırakılmıştır. Bu antlaşmanın çizdiği sınırlara göre, Edirne ve Kavala ile Dedeağaç arasındaki topraklar Bulgaristan’a geçmiş, böylelikle Bulgaristan Ege Denizi’ne kadar sınırlarını genişletmiştir.” dedi.
Balkanlar’da ortaya çıkan siyasi boşluk ve toprak paylaşımı büyük sorun haline geldi
Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekilmesi ile ortaya çıkan siyasi boşluk ve toprak paylaşımındaki dengesizlik Balkan devletlerinin birbirlerine düşmesine neden olduğunu söyleyen Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu, bu devletlerin birbiri ile olan çıkar çatışmaları sonucunda II. Balkan Savaşı’nın çıktığını ve Bulgaristan’ın yenilgisiyle savaşın sonlandığını ifade etti.
Savaşa girmediği halde II. Balkan Savaşı’ndan faydalanan devletlerden birinin Osmanlı Devleti olduğunu belirten Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu “Osmanlı Devleti bu tarihi fırsatı kaçırmayarak önce Lüleburgaz ve Kırklareli’ni, oradan bir Türk şehri olan Edirne’yi 23 Temmuz 1913’de geri almıştır. II. Balkan Savaşı, Bulgaristan’ın diğer devletler ile 10 Ağustos 1913 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile sona ermiştir. Bu antlaşmayla Balkanlarda sınırlar yeniden çizilirken, 29 Eylül 1913 tarihinde Osmanlı Devleti ile Bulgaristan, İstanbul Barış Antlaşması’nı imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, Edirne ile Meriç nehrinin batısında kalan Dimetoka dâhil Türk sınırları içinde kalmakla birlikte Meriç Nehri iki devlet arasında sınır olarak kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti, Yunanistan ile 14 Kasım 1913 tarihinde Atina Antlaşması’nı imzalanmıştır. Bu antlaşma Ege adaları sorunu çözemezken Girit Adası, Yunanistan’a bırakılmıştır. Ayrıca, birçok maddesi ile Yunanistan’da kalan Türklerin hakları teminat altına alınmıştır. Sırbistan ile 13 Mart 1914 tarihinde İstanbul Antlaşması imzalanmış, sadece Sırbistan’da kalan Türklerin hakları düzenlenmiştir. Karadağ ile herhangi bir antlaşma yapılmamıştır.” dedi.
Öğr. Gör. Dr. Tarık Sarıoğlu konferansını şu sözlerle tamamladı:
“Balkan Savaşlarının Osmanlı Devleti üzerinde sosyal ve ekonomik alanda çok ağır etkileri olmuştur. Adriyatik’ten, Karadeniz’e kadar olan Balkan topraklarında Türk hâkimiyeti daralmıştır. Bir milyondan fazla Türk nüfusu, Doğu Trakya ve Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Bu durum Balkanlar’daki ve Anadolu’daki nüfus yapısını değiştirmiştir. Osmanlı Devleti, ekonomik yönden daha da zayıflamıştır. En önemlisi, bu savaşlarda yaşanılan sıkıntılar ve Balkanlar’da kaybedilen büyük toprak parçası, Türk Milleti’nin hafızasında derin izler bırakmış, Edirne’nin yaşadığı 155 günlük mezalim hafızalarda hep taze kalmıştır.”
Konferans, görüş ve önerilerin dile getirilmesinin ardından sona erdi.
Haber Merkezi
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Kitap Fuarı mı Çocuk Kitap Panayırı mı? - Kasım 25, 2024
- İstasyon Mahallesi’ne Ulaşım Artık Üst Geçitten - Kasım 21, 2024
- Mehmet Akkaşoğlu Yazdı: Allah’ın Güzel İsimlerinden El_Mütekebbir - Kasım 21, 2024