Mehmet Ali Abakay Yazdı: Düşlerde Yalnız Kalmak

Yalnızlığı yaşıyorum her gece uzayan zamanın sessizliğinde. Ürpertiler içindeyim halim ne olur bu nasıl dünya bilmem. (…)

Coğrafyalarda insan kanı sıradan olmuş ve evimizin içine doluştu manzaralar televizyon kanallarıyla.

Hangi vahşet canlı canlı seyrettirilir, kim buna cevap verebilir? Seyrettiriyorlar, güç gösterisinde bulunarak ve aba altından sopa göstererek.

Coğrafyalarda akan kanın durmasını istemeyenler, hakem tayin ettiriyor kendisini. Verdikleri silahlarla birbirini öldürmelerini emrediyorlar, taktıkları barış maskeleriyle tanınmamak için.

Coğrafyalarda her şey talan ediliyor, baştanbaşa. Çocuklarını geride bırakmak zorunda kalanlar var, yalın ayak baş çıplak.

Onlar, mahşerî yaşamaktadır, kıyamet gelmeden.

Hangi anne çocuğunu bırakır geride, hangi oğul, babasını terk eder, çölde? Hangi kadın kocasından ayrılmak ister?

Coğrafyalarda insanlar açlıktan öldürülüyor, susuzlukla yeni Kerbelalar yaşatılıyor, bu çağda. Hangi vicdan, kabullenebilir, bu alçakça durumu? Kendilerini barışa adayanlar vardı, hani film festivallerinde, müzik oscarlarında, bilmem ne toplantılarında?

Vahşi batının kovboylarının gücü Kızılderililere yetmez sadece, diğer coğrafyalarda talan ve yalan ikilisinin barışla maskelenmiş hali sözkonusu ve ne kadar insan öldürülürse o denli kasalarına kirli paralar girecektir, kara petrol akıtılacaktır.

Zavallı coğrafyalarda birbirine düşman kılınanlar, oynanan oyunun farkında olsalar bile çaresizlik içindedir, kuşkusuz.

Vurmasa vurulma sendromunu yaşayanlar, fazladan gün yaşama adına ayakta durmak zorunda.

Kurşunların nerden geldiği, bombaların kimin marifetiyle atıldığı aşikâr iken, birbirini boğazlayanlar, insan haklarının gölgesinde nemalanan beyazın vahşiliğini sorgulamayacaklar mı, bir gün?
Soğuk mevsimlerin, iklimlerin insanının canına ateş düşünce kendileri rahat duracak mı?

(…)

Onlar rahatlık içinde yaşarken burada insanın ekmek bulamayışı söz konusu. Her gün ölüm makinalarının kusmasıyla hayatlarını kaybeden bu toprakların sahiplerinin cenaze haberleri geliyor, dört yandan.

Irak’tan, Suriye’den göç edip gelen çaresiz insanlara bakarken kendimi bir apartman dairesinde yaşamakta suçlu hissediyorum.

Bu akşam aç yatmanın ne derecede güç olduğunu sözde yazma değil yaşama adına mideme bir lokma inmedi.

Su içmem lazımken kendimi bundan men ettim. Biliyorum, rahat içinde olmama rağmen uzun süre dayanamayacağımı. Benim bunu yazmamla üzerimdeki sorumluluğu üzerimden atacağım sanılmasın.

Dünyanın neresinde aç bırakılan, susuz bırakılan, ölüme terk edilen kim varsa, insanca yaşama hakkı elinden alınan kim ise acılarını içimden duymaktayım, açıkçası.

Ben, bunu yapmasam, insan olma vasfı gittikçe erirken, bu vasfa sahip olabilme, kırıntısına mirasçı olma adına çırpınıyorum.

Aslında bu mirasa sahip olmayı hak etmedim. İnsanlık perişan, kan ağlamada, her yer perişanlık içindeyken masamda kurulmuş, bunu dile getirmem, istismarın ta kendisi. Kendimi plazalarda koltuğuna gömülmüş, birkaç dakikasını makalesini hazırlamakla meşgul maaşını dolarla alan köşe yazarlarına benzetiyorum.

Onlar, yazdıklarıyla topluma yön vermeye çalışır ve yazdıklarıyla övünürler.

(…)
Kaynak: Mehmet Ali Abakay

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.