Edirne Camileri ve Selimiye…

Diyanet İşleri Başkanlığı, Edirne Valiliği ve Trakya Üniversitesi iş birliğinde Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Edirne Camileri ve Selimiye Sempozyumu düzenlendi.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı, Edirne Valiliği ve Trakya Üniversitesi iş birliğinde Balkan Kongre Merkezi’nde 1-2 Ekim 2021 tarihleri arasında “Vefa” teması ile Edirne Camileri ve Selimiye Sempozyumu gerçekleştirildi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Selimiye Camii’nde Cuma namazı sonrasında okunan Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Mevlid-i Şerif’in okunmasıyla başlayan program, Balkan Kongre Merkezi’ndeki sempozyum ile devam etti.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan sempozyumda açılış konuşması gerçekleştiren Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın tarihsel gelişiminden bahsetti. Her yıl farklı bir tema ile kutladıklarını haftanın bu yılki temasının “Vefa” olduğunu söyleyen Albayrak “Pandemi döneminde vefa destek gruplarından başkanlığımızın yaklaşık 43.000 personeli çok büyük bir gayret ile harika bir hizmetler ortaya koydu. Yine kıymetli arkadaşlarımız Türkiye Diyanet Vakfı’nın gönüllüsü olarak Türkiye’nin birçok yerinde çıkan yangınlarda, depremlerde ve diğer afetlerde hem maddi hem manevi olarak Türkiye’yi yalnız bırakmadı. Bu milletin her zaman en büyük manevi desteği, kuvve-i maneviyyesi olan kişiler biziz. Müftümüz, imamımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız milletimizin her anında yanı başında olma gayreti içerisindedir.” ifadelerini kullandı.

Sempozyuma video mesaj ile katılan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu Edirne’yi tanıtarak başladığı konuşmasında “Edirne’yi anlatmak aslında camileri anlatmakla mümkün. Çünkü biz evimizi küçük yaparız, kâgir yaparız ama camilerimizi taştan, yıkılmaz yaparız. O yüzden camilere bakarak bizim medeniyetimiz nereden geldi, nereye gidiyor bunu söylemek mümkün.” dedi.

Medeniyetimizin yolculuğunu Edirne’deki dört cami örneği ile açıklayan Rektör Tabakoğlu “150 yıl ara ile yapılan Eski Cami, Üç Şerefeli Cami, Sultan II. Bayezid Külliyesi ve Selimiye’deki gelişim ve değişim bir beylikten imparatorluğa nasıl geçtiğimizin, hangi mantalite değişikliklerine uğradığımızın, mimaride ne kadar üstün bir gelişme gösterdiğimizin en güzel örneği. Eski Cami, 9 farklı camiyi bir araya getirmiş gibi 9 kubbeli, geniş bir mekân, arada çok büyük kare plan sütunları olan geniş ama bir o kadar da maneviyatı yüksek bir cami. Eski Cami’den kırk yıl sonra yapılan Üç Şerefeli Camii’de bir kubbe arayışı görüyoruz. Revaklı dış avlunun ilk defa kullanıldığını görüyoruz. Yan tarafında iki medrese var ama medreseler birbirinden ayrı, aradan yol geçiyor. Yıl 1488’e geliyor. Artık II. Bayezid Külliyesi’ndeyiz, merkezde bir cami. Nehir kenarında, taşkınların yaşandığı alanda bugün bile temelleri kaymadan dört duvar üzerine tek kubbe yerleştirilmiş bir cami. Camii etrafında bir şifahane, medrese, imaret, mumhane, tabhâne, sıbyan mektebi ve hamamıyla bir geometrik yapının oluştuğunu ve büyük düşünen, farklı ihtiyaçları da içine alan bir yapının burada söz konusu olduğunu görüyoruz. 1575 yılında yapılan Selimiye Cami… O devasa kubbe ile Mimar Sinan’ın elinde Allah’ın varlığı ve tekliği mükemmel bir mücevher gibi işlenmiştir. İçine girdiğinizde pek çok sırların var olduğunu görürsünüz. 13 farklı hesabın bir araya getirilerek, bir taşın dahi dengeyi bozabileceği hesaplanarak o muhteşem eseri günümüze kazandıran o Mimar Sinan’ın büyük dehasını görüyoruz. İlk eserlerin, en mükemmel eserin Edirne’de olması; bu seyr-u sülûkün Edirne’de bir arada olmasını çok anlamlı buluyorum. Bu sahip olunanlar Edirne’yi bir açık hava müzesi haline getiriyor.” ifadelerini kullandı.

Camiler ve Din Görevlileri Haftasının bu seneki temasının “vefa” olmasının vurgulanması gereken bir özellik olduğunu dile getiren Rektör Erhan Tabakoğlu “Bu sempozyumun Edirne’de düzenlenmesi şehrimize de bir vefa örneği oldu. Edirne, Ankara’dan bakınca İstanbul’un gölgesinde, sınırlara sıkışmış bir şehir gibi görünse de Balkanların doğal başkentidir, Üsküp’ün, Sancak’ın bekçisidir. Bu mukaddes şehrin camileriyle anlatmak istediği medeniyetimizi şimdi günümüzde hatırlamış oluyoruz.” cümleleriyle konuşmasını sonlandırdı.

İslam kültür medeniyetinin oluşup gelişmesinde önemli rol oynayan camilerin tarih boyunca her zaman dinî hayatın ve şehirlerin merkezinde yer aldığını dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş “Camiler hayatın bütün alanlarına yönelik değerlerin ruh köklerinin birleştiği mekânlar olmuştur. Peygamber Efendimizin Medine’de inşa ettiği Mescid-i Nebevi bir ibadet yeri olmasının yanında sorunların çözüme kavuşturulduğu, fakir ve kimsesizlerin himaye edildiği, ilim ve irfanın aşılandığı önemli bir merkezdir. İslam’ın en güzide topluluğu olan sahabe nesli de Mescid-i Nebevi’de yetiştirmiştir.” dedi.

Camileri, inşa ve imar etmenin fiziki yapıyı oluşturmak olmadığını ifade eden Ali Erbaş “Cami imarı aynı zamanda camilerin temsil ettiği tevhit, kulluk, barış, kardeşlik, beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, kaynaşma gibi değerleri koruma, yaşama, onarma ve yaşatma sorumluluğunu da gerekli kılmaktadır. İslam tarihi boyunca da bu gereklilikten dolayı yerleşim mekânları hep cami merkezli planlanmıştır ki Edirne’mizde bu düşünceyi görüyoruz. Bir tarafta Eski Cami, bir tarafta Üç Şerefeli Cami, bir tarafta Muradiye Cami ve hepsinin adeta tacı olan Selimiye Cami bunun en büyük örneğidir. Edirne, diğer şehirlere örnek beldelerden birisidir.” ifadelerini kullandı.

Beş yıl önce başlattıkları Cami Standartları Projesinin yakın zamanda tamamlandığını ifade eden Başkan Erbaş “Gençlerin ilgisini çekmeyen, kadınlar için elverişli ibadet yeri ayırmamış, engellileri gözetmeyen, kitap ve okuma konusunda imkânlar sunmayan, çocuklar için Kur’an öğrenme alanları bulunmayan camiler bugün maalesef işlevsel değildir. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı olarak camilerimizin toplumun her kesimine hitap edecek nitelikte planlanmasını, herkesin rahat ve huzur içerisinde ibadetini yapabileceği şekilde tanzim edilmesini ve sosyal hizmetler sunmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu amaçla bundan beş sene önce başlattığımız projemizi tamamlayıp bir kılavuz haline getirerek bütün müftülüklerimize ulaştırdık. Toplumumuzu oluşturan her katmandan insanın faydalanabileceği bir nitelikte camilerimizin yapılmasına ve yeniden düzenlenmesine özen göstereceğiz.” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” isimli açılış konferansına geçildi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın tamamlandığını açıkladığı Cami Standartları Projesine çok sevindiğini ifade eden Ağırman “Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nu dinlerken kendisi Edirne’deki camileri saydı, camilerin aşevi, külliye, medrese gibi yapıların da olduğunu söyledi. Bu açıdan Osmanlı ve Selçuklu sadece harp peşinde koşmamış, aynı zamanda medeniyet de inşa etmeye çalışmış devletlerdir. Peygamber Efendimizin sünnetlerini en iyi şekilde yerine getiren nesil sahabe neslidir. Sahabelerden sonraki ikinci nesil ise Selçuklu ve bunun devamı olan Osmanlı neslidir. Selçuklu Devleti’nin kurucusu Tuğrul Bey diyor ki ‘Ben bir saray yaptırsam ama onun yanına cami yaptırmasam Allah’tan utanırım.’ Ecdadımız, saraylarından daha çok camilerine önem vermişlerdir.” dedi.

Ecdadımızın ahlak adına, iyilik adına ne varsa camilerle beraber hepsini bu topraklara mühür olarak vurduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ağırman, “Şimdi bizim buna yeni bir şekil vermemiz gerekiyor ve medeniyetin akışını sağlamamız gerekiyor. Bu da Peygamberimize ve ecdadımıza olan vefa borcumuzdur. Topraklarımızda yaşayan her imparatorluğun coğrafyamızda, bizde izleri var. Bizim de bir ahde vefa borcumuz olarak gelecek nesillere izler bırakma borcumuz vardır. Sadece cami estetiği ve görünüşü ile değil, orada okunan mevlitlerle, dualarla bir medeniyet inşa etmeliyiz. Sadece kendi topraklarımıza değil, yurt dışında da camiler inşa etmeli ve oradaki medeniyeti ve orada yaşayan vatandaşlarımızı da etkilemeliyiz.” şeklinde konuştu.

Açılış konuşmalarının ve Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın konferansının ardından sempozyumun ilk günü hediye takdimleriyle son buldu.

Sempozyuma Trakya Üniversitesi Damgası

Diyanet İşleri Başkanlığı, Edirne Valiliği ve Trakya Üniversitesi iş birliğinde, Camiler ve Din Görevlileri Haftası kapsamında “Vefa” teması ile düzenlenen Edirne Camileri ve Selimiye Sempozyumu’na Trakya Üniversitesi akademisyenleri damga vurdu.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen katılımcıların 16 bildiri sunduğu sempozyumda Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevdet Kılıç “Edirne Camileri, Tarih ve Edebiyat” isimli 1. oturumun başkanlığını üstlenirken İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Taha İmamoğlu ve Mimarlık Fakültesinden Arş. Gör. Muhammed Ali Başaran “Osmanlı Edirne’sinde Cami: Sosyo-mekânsal Bulgular ve Değerlendirmeler” Dr. Hasan Ali Cengiz “1746 Edirne Yangınının Dini Yapılarda Oluşturduğu Hasarlar” Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu “Mescid-i Nebevi’den Dergâhlara: Bir Gül Otağı, Edirne Hasan Sezai Dergâhı” ve doktora öğrencileri ve Türk Tarih Kurumu Araştırmacıları Ahmet Ağar, Serkan Özbalkan, Veysel Aydın ve Özlem Bulut “Edirne II. Bayezid Külliyesi” isimli bildirileri ile sempozyuma katkı sağladı.

Edirne’nin Anıtsal Camileri Fotoğraf Sergisi ile Geleneksel El Sanatları Programı Mezun Öğrencileri ve Hocaları Karma Sergisi Açıldı

Sempozyum öncesinde, EFOD tarafında hazırlanan “Edirne’nin Anıtsal Camileri Fotoğraf Sergisi” ile Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu tarafından hazırlanan “Geleneksel El Sanatları Programı Mezun Öğrencileri ve Hocaları Karma Sergisi” açılışı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Vali Ekrem Canalp, Genel Sekreter ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç ile protokol tarafından gerçekleştirildi. Büyük ilgi gören her iki sergi de katılımcılar tarafından beğeni topladı.

Haber MERKEZİ

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.